Kuranda geçen beyan kelimesi

Kuranda geçen beyan kelimesi

kinc

CEVAP: Evet, yukarıdaki iddia doğrultusunda ayette geçen “İnsanlara açıkla”  buyurmasını anlamaya çalışıyorum. Anlamak istediğim için herhalde bu satırların sahibine göre “sapkın” olmaktan kurtulurum.

Öncelikle sizinle ilgili yazının linkini paylaşmak istiyorum: LİNK

İnsanları kolaylıkla “dinden çıkmış” ilan eden bu yazının sahibinin“insanlara açıkla” ifadesini enine boyuna incelemeden hemen kendisine delil olarak gördüğü başka ayetlere geçtiğini rahatlıkla görebilirsiniz. Delil olarak sunduğu diğer ayetlerde de aynı metodolojisizliği sergilediğinden emin olabilirsiniz; yani “ayeti kırp yaz geç asla inceleme” metodolojisi.

Birazdan paylaşacağım bulguları ikna edici bulup bulmamak size kalmış fakat görselini ve linkini paylaştığım yazının yeterli araştırma ve içerik sağlama konusunda ne kadar “yoksun” olduğunu sanırım sergilemiş olacağım. Bazıları, “canım yazıda o kadar ayet verilmiş daha ne yapsın adam” derseniz derim ki;ben bu yazıda sadece “insanlara açıkla” buyrulmasına odaklanıyorum ve sizden sadece bu konuya odaklanmanızı istiyorum. Bu yazının konusu linklediğim yazının tamamına cevap vermek değil; kendi araştırmalarım sonucunda edindiğim bulguların “insanlara açıkla” kısmına tekabül eden kısmını sizlerle paylaşmak ve insanlara “dini bilgi” vermek amacı güden bu yazının ne kadar güdük olduğunu bulgularım aracılığı ile göstermek.

Öncelikle ilgili yazı sahibinin ayeti neden eksik aktarmış olabileceğini anlamış değilim. Ayeti izninizle bir önceki ayet ile birlikte bir bütün olarak paylaşmak istiyorum:

Nahl 44 ve 45: Senden önce, adamlardan/iki ayak üzerinde yürüyenlerden/erkeklerden başkasını elçi olarak göndermedik; onlara vahyettik. Bilmiyorsanız uzmanlara/zikir ehline/bilenlere sorun. Açık delillerle, kitaplarla gönderdik. Sana da bu zikiri/Kur’an’ı vahyettik ki, kendilerine indirileni insanlara açık-seçik bildiresin de derin derin düşünebilsinler.

Vemâ erselnâ min kablike illâ ricâlen nûhî ileyhim(c) fes-elû ehle-żżikri in kuntum lâ ta’lemûn(e) Bilbeyyinâti ve-zzubur(i)(k) veenzelnâ ileyke-żżikra litubeyyine linnâsi mâ nuzzile ileyhim vele’allehum yetefekkerûn(e)

İstediğiniz Kur’an çevirisine bakabilirsiniz; yukarıdaki yazıdaki gibi bir ifadeye rastlayamazsınız; ayeti nasıl aktarıyor  insanları kolaylıkla din dışı ilan edebilen yazı sahibi :  (Ey Muhammed) İnsanlara açıkla diye Kur’an’ı sana indirdik.” (Nahl -44)

Şimdi çeşitli çevirilerden bakalım:

İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman için ve düşünüp anlasınlar diye sana da bu Kur’an’ı indirdik.(Diyanet)

Sana da, kendilerine indirilmiş olanı insanlara açıklaman için Kur’ân’ı indirdik—tâ ki iyice düşünsünler.(Ümit Şimşek)

Sana bu mesajı indirdik ki, kendilerine indirileni halka açıklayasın (bildiresin) ve onlar da düşünsünler. (Edip Yüksel)

Ey Rasûlüm, sana da Kur’an’ı indirdik ki, kendilerine indirileni insanlara anlatasın olur ki; iyice düşünürler.(A. Fikri Yavuz)

Şu ana kadar gördük ki; yazı sahibinin bize aktardığı kelime dizilimi ve vurgu ile ayetin çevrilmesi doğru değilmiş; hem de bu şekilde kelime dizilimi ve vurgu yapan çevirmen yokmuş. Buraya tüm çevirileri almam mümkün değil hepsine tek tek bakabilirsiniz.

Ayette açıkla olarak geçen ifade “litubeyyine”.

Şimdi yazı sahibinin her nedense unuttuğu ve yazı sahibini destekliyor gözüken bir başka ayeti paylaşıyorum. Yukarıdaki ayetten 20 ayet sonraki başka bir ayet:

Nahl 64: Biz sana bu kitabı, insanlara anlaşmazlığa düştükleri meseleleri açıklayasın, inananlara ise yol gösterici ve rahmet kaynağı olsun diye indirdik.

Vemâ enzelnâ ‘aleyke-lkitâbe illâ litubeyyine lehumu-lleżî-ḣtelefû fîhi(ﻻ)vehuden verahmeten likavmin yu/minûn(e)

Yine bu ayette de açıkla olarak geçen ifademiz “litubeyyine”

Şimdi sadece bu iki ayeti okuyunca bile, eğer ayetleri insanları dinsiz ilan etmekten çekinmeyen yazı sahibinin istediği kelime dizilimi ve vurgu ile okumaz isek; vurgunun Kurana yapıldığını anlarız. Yani zaten Kuranı az çok okumuş olan herkes Kuranın tüm insanlara hitap ettiğini bilir; bu bilgiye sahip olan bir kişi de bu iki ayette en azından vurgunun Kitab’a yapıldığını anlar. Yani mesela ne diyor Nahl 44, Allah peygamberimize diyor ki “bu Kitabı sana indirdik/vahyettik ne için, insanların aralarında anlaşmazlığa düştüğü şeyleri açıklaman için. Demek ki insanların bazısı “ak” diyecek bazısı da “kara” ve kendisine vahyedilen Resulullah da Kitaba bakarak “ak” mı “kara” mı kara verecek…

Fakat tabi ki herkes yukarıdaki paragrafta benim düşündüğüm gibi düşünmek zorunda değil. O halde Kuran’dan konu ile ilgili araştırmalar yapmanın zamanı gelmiş demektir; bakalım:

byn kökü Kuran boyunca 523 kez geçer. 13 türemiş forma sahiptir (Kaynak http://quranix.org/c/16-64-6)

Arapça lugatlere de bakar isek BYN kökü ve beyan kelimesi çeşitli anlamlara gelebilmektedir. Bu konuda Ragıp el Isfahani’nin Müfredat “Kuran Kavramları Sözlüğü” nde yer alan “BYN” maddesine bakarak Arapçada ilgili kelimenin ne tür değişik anlamlara gelebileceğine bakabilirsiniz.

Öte yandan ayette geçen “beyan” kelimesini anlamak için bu kelimenin Kuran boyunca nasıl kullanılmış olduğunu tam olarak incelemeliyiz. Zira Kuran dikkatle incelenirse Kuran bir kelimeye ilişkin olası birçok anlamdan hangisinin tercih edilmesi gerektiği konusunda açık deliller verir. Çünkü Kuran çelişkisiz bir kitaptır.

Şimdi öncelikle konunun değişik boyutlarının da olabileceğini göstermek için sizlere Kıyame Suresinin 16-19. Ayetlerini paylaşmak istiyorum:

Onu aceleye getirip dilini oynatma. Şüphesiz onu toplamak ve okumak bize aittir. Onu okuduğumuz zaman onun okunuşuna tabi ol. Sonra onu açıklamak (BYN) da bize aittir.

Bakın ne oldu? Allah Kuranı BeYaN etmek bize aittir buyuruyor. (Śumme inne ‘aleynâ beyâneh(u))

Peki ortada çelişki mi var? Nahl Suresinde beyan etme görevini peygamberimize verirken ayette neden “bu bize aittir” buyruluyor? hayır Kuran çelişkisizidir. Ortaya çelişkili bir anlam çıkıyor ise bu çevirenlerin ve anlamaya çalışanların ya dikkatsizliğinden ya da kelimelerin anlamlarını kaydırmak istemesinden kaynaklanmaktadır.

Şimdi başka bir ayete bakalım:

3:187 Bir zaman Allah, kendilerine kitap verilenlerden, “Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız, onu gizlemiyeceksiniz.” diye söz almıştı. Onlar ise bunu kulak ardı ettiler ve onu az bir dünyalığa değiştiler. Yaptıkları bu alışveriş ne kadar kötüdür.

Ve-iż eḣaża(A)llâhu mîśâka-lleżîne ûtû-lkitâbe letubeyyinunnehu linnâsi velâ tektumûnehu fenebeżûhu verâe zuhûrihim veşterav bihi śemenenkalîlâ(en)(s) febi/se mâ yeşterûn(e)

Bu ayette ise BeYaN etmek kelimesinin nasıl anlaşılması gerektiği konusunda bir bulgu daha verildi bize: Beyan= gizlememek

Örnekleri çoğaltabilirim,bir çok ilgili ve ilişkili ayet paylaşabilirim fakat yazımı burada kesiyorum.

Yazımın amacı yerine geldi.

Sanırım vicdan sahibi okurlar konu ile ilgili sadece bir tane ayeti alıp; onu da istediği kelime dizilimi ve vurgu ile insanlara sunup sonra da “anlamak istemeyen sapık” olarak insanları yaftalayan kalemlerin ne kadar mesnetsiz bir iş yaptıklarını ortaya koyacak kadar açılımlı bir yazı ortaya koyabilmişimdir.

“Dinini” iyi öğrenmek isteyenlerin bu tarz kolaycı açıklamalar içeren yazılarla ikna olmamaları ve Kuranda emredilen “kuranı inceleme” emrini yerine getirmeleri duası ile..

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


*