Kuran’da kadının şahitliği konusu

Kuran’da kadının şahitliği konusu

Yazının sonunda 14.09.2016 tarihli bir ekleme notu bulunmaktadır.

Önemli: Bu yazının asıl amacı şahitlik konusunda bu ayete dayanılarak oluşturulmuş “şahitlikte 2 kadın ancak 1 erkek yerine geçer” anlayışının asla  olmadığını göstermektir. Bu ayetteki meselenin çarpıtılarak tüm şahitlik meselelerine yaygınlaştırıldığını anlatmaya çalışmaktır.

Kuranın hiç bir yerinde kadın ile erkeğin şahitliklerinin farklı oranlarda olduğuna rastlayamazsınız. Bilakis oran hep eşittir. İnceleyince buna siz de şahit olabilirsiniz

Konu ile ilgili olarak bir ayeti paylaşmak istiyorum:

3:196 -Nitekim Rableri onlara cevap verdi: ‘Şüphesiz Ben, erkek olsun, kadın olsun, sizden bir işte bulunanın işini boşa çıkarmam. Siz, birbirinizdensiniz.* İşte, hicret edenlerin, yurtlarından sürülüp-çıkarılanların ve yolumda işkence görenlerin, çarpışıp öldürülenlerin, mutlaka kötülüklerini örteceğim ve onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacağım. (Bu,) Allah katından bir karşılık (sevap)tır. (O) Allah, karşılığın (sevabın) en güzeli O’nun katındadır.’ (Ali Bulaç çevirisi)

*Yani, “siz hepiniz, tek ve aynı insan ırkının mensuplarısınız ve bu yüzden birbirinize eşitsiniz” (Muhammed Esed Meal yorumu)

*birbirinize eşitsiniz (Edip Yüksel çevirisi)

*aynı insanlık ailesine mensup ve eşit olduğunuz için, (Ahmet Tekin çevirisi)


Bunun tek istisnası gibi gözüken Bakara 282’dir.  Bakalım “İslam Hukukunda kadın” diye başlayan cümlelerde 1’e 2, 1’e 0, 1’e 4 vb. oranlara rastladığımız maddelere kaynaklık ettiği iddia edilen ayet neden bahsediyor, anlamaya çalışalım :

Ey iman edenler, belirli bir süre için borçlandığınız zaman onu yazınız. Aranızdan bir katip doğru olarak yazsın, katip Allah’ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Üzerinde hak olan (borçlu) da yazdırsın ve Rabbi olan Allah’tan sakınsın, ondan hiç bir şeyi eksiltmesin. Eğer üzerinde hak olan (borçlu), düşük akıllı ya da za’f sahibi veya kendisi yazmaya güç yetiremeyecekse, velisi dosdoğru yazdırsın. Erkeklerinizden de iki şahid tutun; eğer iki erkek yoksa, şahidlerden rıza göstereceğiniz bir erkek ve biri şaşırdığında öbürü ona hatırlatacak iki kadın (da olur). Şahidler çağırıldıkları zaman kaçınmasınlar. Onu (borcu) az olsun, çok olsun, süresiyle birlikte yazmaya üşenmeyin. Bu, Allah katında en adil, şahitlik için en sağlam, şüphelenmemeniz için de en yakın olandır. Ancak aranızda devredip durduğunuz ve peşin olarak yaptığınız ticaret başka, bunu yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Alış-veriş ettiğinizde de şahid tutun. Yazana da, şahide de zarar verilmesin. (Aksini) Yaparsanız, o, kendiniz için fısk (zulüm ve günah)tır. Allah’tan sakının. Allah size öğretiyor. Allah her şeyi bilendir. (Ali Bulaç çevirisi)

Yazılarımda sık sık Arapça bilmediğimi ve sadece Kuran’ı Arapçasından okumasını bildiğimi söylüyorum. Bu ayetteki hükümleri tam olarak kavrayabilmek için Arapça gramer kurallarına hakimiyet şart. Ancak ben bir çok çeviriyi ve Arapça metni karşılaştırarak yaptığım incelememin bulgularını sizlerle paylaşmak istiyorum:


Konu 1: Vadeli borçların yazılması zarureti:

Ey iman edenler, belirli bir süre için borç verdiğiniz zaman onu yazınız.

Konu 2: Yazan katipte bulunması gereken özellikler :

Aranızdan bir katip doğru olarak yazsın, katip Allah’ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın, yazsın.

 Konu 3: Borçlananın da yazması zarureti:

Üzerinde hak olan (borçlu) da yazdırsın ve Rabbi olan Allah’tan sakınsın, ondan hiç bir şeyi eksiltmesin.

Konu 4: Sözleşmenin oluşmasında rüşd şartları:

Eğer üzerinde hak olan (borçlu), düşük akıllı ya da za’f sahibi veya kendisi yazmaya güç yetiremeyecekse, velisi dosdoğru yazdırsın.

Konu 5: Vadeli borçlara şahit olacaklarda aranan temel şart

Erkeklerinizden de iki şahid tutun;

Açıklama:  Ben bu ayeti anlamak için günümüzden bir örnek seçtim: “Bankacılık sistemi” Muhteva olarak uymasa da anlayabilmemiz açısından güzel bir örnek olduğunu düşünüyorum.

Şimdi bir bankaya gittiğinizi ve kredi çekmek istediğinizi ve bankanın da sizden “iki kefil” istediğini düşünün. Tam bu noktada bankacı bir tanıdığımla sohbet etme imkanım oldu sohbetten edindiğim ana fikri diyaloglaştırarak size aktarıyorum:

-Bu sizin verdiğiniz kredilerde kefiller genellikle hangi cinsiyetten oluyor?

-Genelde erkek……Zaten ben de bir ödememe durumunda kefilleri ararken önce erkek olanı aramayı tercih ediyorum…..Kadın kefili ararken insan bir tedirginlik hissediyor…… Kadınlar bile erkek kefil arıyor öncelikle..

Ayette kefalet durumu söz konusu değil. Sadece bir borca şahit olma durumu söz konusu. Fakat bu şahitliğin sadece  sözel bir şahitlik olduğunu düşünmemiz gerekmiyor. Bu ileride mahkemede ifade vermeye varacak kadar sorumluluk gerektiren bir şahitlik. Aslında kefalete benziyor sadece borcun ödenmemesinden dolayı rücu yok..

İşte, böyle ticari veya borç davalarında Allah öncelikle kadınların muhatap olmasını istemiyor.

Zaten insanlar fiiliyatta da -yukarıdaki verdiğim kefalet örneğini düşünürsek- doğal olarak böyle düşünüyor veya davranıyor. Mesela kime sorsam kredi çekeceği zaman önce erkek kefil aradığını söyledi. Bunun ayrımcılıkla veya kadının çalışıp çalışmaması, ticaretten anlayıp anlamaması ile çok da ilgisi yok. Varsa ayrımcılık bu pozitif ayrımcılıktır, kadının bu tip davalarda yer alma ihtimalinden korumaktır amaç.

Konu 6: Müteselsil sorumluluk

Eğer iki erkek yoksa, şahitlerden rıza göstereceğiniz bir erkek ve biri şaşırdığında öbürü ona hatırlatacak iki kadın (da olur).

Açıklama: Peki Allah kadının şahit olmasını kesinkes yasaklıyor mu? Hayır.. Ama yine kadını koruyor ve “müteselsil sorumluluk” benzeri bir uygulamayla kadının işini kolaylaştırıyor.

Konu 7: Şahitlerin mahkemeye gitme zorunluluğu

Şahitler çağırıldıkları zaman kaçınmasınlar.

Açıklama: Allah’ın kadını korumasının sebebi özellikle bu kısım yüzünden olabilir mi? Eşinizin, ablanızın, annenizin günlerce mahkemede ifade vermesini vs. ister misiniz?  Veya bizzatihi kadınlara sorayım, Allahın sizi böyle konularla uğraştırmak istememesi güzel bir şey değilmi?

Konu 8: Sözleşme hazırlanması

Onu (borcu) az olsun, çok olsun, süresiyle birlikte yazmaya üşenmeyin. ( Lafzen, “onu yazmaya”, yani, anlaşmadan doğan bütün hakları ve yükümlülükleri. -M.Esed dipnotu)

Açıklama: Bazı çevirilerde sanki borcu yazın gibi bir anlam verilmiş.Ayetin başında zaten borcun yazılması emredilmişti. O halde bu ayette şahitlerin kim olduğu dahil her şeyin kayda geçirilmesi isteniyor.

Konu 9:

Bu, Allah katında en adil, şahitlik için en sağlam, şüphelenmemeniz için de en yakın olandır.

Konu 10:

Ancak aranızda devredip durduğunuz ve peşin olarak yaptığınız ticaret başka, bunu yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur.

Konu 11:

Alış-veriş ettiğinizde de şahid tutun.

Konu 12: Katip ve şahitlerin korunması

Yazana da, şahide de zarar verilmesin.

Konu 13:

(Aksini) Yaparsanız, o, kendiniz için fısk (zulüm ve günah)tır.

Konu 14:

Allah’tan sakının. Allah size öğretiyor. Allah her şeyi bilendir.

14.09.2016 tarihli not: Ayette erkek diye çevrilen kelime “Rical”. Fakat kadın olarak çevrilen kelime “Nisa” değil “MeRaE kökünden türemiş olan “Emraete” ifadesi. Bu, yukarıdaki yazımın bazı kısımlarını gözden geçirmemi gerektiriyor. Çünkü Allah orada bize “NİSA (kadın)” kelimesini değil de başka bir kelimeyi verdi ise; bu önemli bir bulgudur.

Konu üzerine araştırma yapmak isteyenlere şöyle bir not düşebilirim:

Sezgim o ki; bu ayette ne erkekten ne kadından bahsediliyor; rical ile kasıt “konu hakkında uzmanlığı olan kişi; “emraete” den kasıt konu hakkında uzmanlığı olmayan kişi. Yani borç sözleşmelerinde uzmanlığı olan/görüş bildirebilecek/neye şahit olduğu konusunda yorum yapabilecek/eğitimli vs. iki kişi; eğer yoksa bir yetkin kişi ve iki yetkin olmayan kişi.

Yukarıdaki sezgimi test etmedim. Rical ve MeRaE ve Nisa’nın ve olası benzer tüm kelimelerin kullanımlarını bir bütün halinde incelemek gerekiyor.

Bulguları olanlar yazarlarsa memnun olurum.


31 thoughts on “Kuran’da kadının şahitliği konusu

  1. 8 ay arapca kursuna gittim ki bu detaylari yakalayabilmek icin.ne yazik ki yeterli olmadi ve bu bir yerde dogru kadinlar tehditler karsisinda daha cabuk pes edebiliyor ve daha kolay satin alinabiliyor burada analik icgudusuyle bir baglanti kuruluyor.dusunsene hemen her konuda esine babasina sormadan hareket edemeyenler var bu cagda

    1. -Bazıları, Kuran indiğinden bu yana, ayetlerin kadınları küçümsediğini sandı. Ancak bilim, bunun öyle olmadığını ispatladı. İnsan beyni iki parçalıdır ve birbirine bağlıdır. Sağ parça, hayal kurma, müzik, mucitlik, duygusallık gibi özelliklerden sorumludur. Kadınlar beyinlerinin sağ tarafını daha çok kullandıkları için erkeğe göre, fazla duygusaldırlar.
      Beynin sol tarafı ise, matematik işlemler, ayrıntılarla ilgilenme, mantık gibi özelliklere sahiptir. Erkekler beynin bu bölgesini kadınlara göre daha çok kullanırlar. Böyle oldukları için de, ticari faaliyetler ve ev geçiminde daha başarılıdırlar. Ancak, istisnalar kaideyi bozmaz. Erkekler fiziksel güç olarak nasıl üstün yaratıldılar ise, evlerini geçindirme yönüyle de kadınlardan üstün yaratılmışlardır. Her kurumun idarecisi olduğu gibi, aile kurumunun da idarecisi erkektir ve evin geçimi ona aittir.Kadının çalışarak evi geçindirme gibi bir sorumluluğu yoktur.Ancak, kocasının hastalanarak çalışamaması durumunda, erkeklerin olmadığı bir ortamda çalışabilir. Kadınlar erkeklere göre daha duygusal oldukları için şahitliklerde ,haksızlık yapan tarafın timsah göz yaşlarına aldanarak sorumluluklarını unutup delalete düşebilir. Ama iki kadın olursa haksız taraf kadınları zor kandırır. Ayetin yazdığı gibi, biri şaşıracak olursa diğeri ona destek olur. Erkekler, matematik, mantığı daha iyi kullandıkları için olayları da, kadınlara göre daha iyi değerlendirir. Tüm bu ayetlerin, zamanımızda bilim tarafından ispatlanması sebebiyle ALLAH’a ne kadar şükretsek azdır.

  2. Merhaba,
    Ben dindar bir ailede yetiştim, ve maneviyatta her zaman huzur buldum. Üniversite döneminde tanıştığım dini reddetmiş bazı arkadaşlarla bu konular açıldığında, ne kadar bilgisizce inandığımı fark ederek utandım ve araştırmaya başladım. Niyetim onlara yanlış sonuca vardıklarını daha etkili anlatabilmekti, sizin yapmaya çalıştığınız yani. Ancak bu yolculuğun sonu yaklaşık 1 sene önce bütün dinleri reddetmem oldu. Sonuçlanmış gibi gözükse de hala okumaya ve araştırmaya devam ediyorum, bağnaz birisi değilim eğer olsaydım bağlı olduğum dini reddetmezdim. Bilgilerim arttıkça reddettiğimi belki tekrar kabul ederim, ama ne olursa olsun bir ayet bile okumadan sırf müslüman(!) bir ülkede dünyaya geldiği için inananları samimi bulmayacağım.
    Blogunuzu okumaya değer bulmamın sebebi cariyelikle ilgili tespitlerinizdi. Ancak bu yazıyı okuyunca hayal kırıklığına uğradığımı söylemeliyim.
    Bir kadın olarak yukarıdaki satırlarda kesinlikle kadın lehine bir durum görmüyorum.
    1-Erkekler eşlerinin, annelerinin mahkemelerde ifade vermesini niçin istemesin? Kadınla erkek arasındaki tek fark ortalama fiziksel kuvvet olabilir, mahkemede ifade vermenin kas gücüyle bir alakası olmadığı aşikar.
    2-“Biri unuttuğunda diğeri hatırlatacak” kısmını da keşke açıklasaydınız. Kadın aklının erkek aklına göre küçümsenmediğini bana ne düşündürmeli?
    3-Kendi içinde de çelişen bir durum söz konusu. Ben iki erkek yerine dört kadın şahit ikame ettiğim zaman bu işlerle daha fazla kadının uğraşması gerektiğini düşünecektim.
    Ek olarak bankacı arkadaşınıza söyleyin, aramaktan çekinmesin, kadınlar öcü değildir. Bir kadınla birlikte iş yapmanın, onunla sohbet etmenin farklı ve tedirgin hissettirmesi hiç sağlıklı bir ruh hali değildir. Bir kadınla cinsiyetinden bağımsız konuşulup anlaşılabildiği zaman zaten medeniyet gelecektir.

    1. Merhaba,

      Öncelikle yazılarımı okuduğunuz için teşekkür ederim. Sizi incelediğiniz ve sorguladığınız için tebrik ederim. Dinini atalarından miras olarak almayı reddetme ve bizzat kendisi sorgulayarak hakikati bulmak isteme cesaretiniz takdire şayan. Ancak aramızdaki ufak bir nüansa dikkat çekmek isterim; ben inanmayan insanlara bir şeyler ispatlamak için bu yazıları yazmıyorum; çıkış noktam “en inanır” insanların çok büyük hatalar yapmış olmasını fark etmem… Bu yüzden en azından ortak noktamız “reddetmek” olabilir. Ben de bana öğretilenleri reddettim ve sıfır noktasından başladım. İyi ki de yapmışım..

      Eleştirilerinize cevap vermeye gelince, şunu belirteyim ki, bu yazının asıl amacı şahitlik konusunda Kurana göre “2 kadın anca 1 erkek yerine geçer” anlayışının asla yerinin olmadığını göstermekti. Bu ayetteki meselenin çarpıtılarak tüm şahitlik meselelerine yaygınlaştırıldığını anlatmaya çalışmaktı.

      Madde madde yanıtlamaya çalışayım:

      1-“Erkekler eşlerinin, annelerinin mahkemelerde ifade vermesini niçin istemesin? Kadınla erkek arasındaki tek fark ortalama fiziksel kuvvet olabilir, mahkemede ifade vermenin kas gücüyle bir alakası olmadığı aşikar.” demişsiniz.

      Bakın ayetin kapsamı sadece ve sadece ticari borçlanma ile ilgili. Borçlanan taraflar iki kadın da olabilir. Bir kadın bir erkek de olabilir. Bu kısmı vurgulanmıyor zaten. Kadınlar borçlanamaz demiyor mesela. Ama ticari borçlanma söz konusu olunca kural olarak iki erkek şahit ile bunu bir sözleşme haline getirin, yazılı hale getirin deniliyor. Ayeti okurken bunu bir hukuk metni gibi okumaya gayret gösterirseniz her şey çok daha açık oluyor.

      Vermiş olduğum örnekteki bankacı arkadaşım bir kadın… Yani bakın biraz önyargınız var cinsiyet belirtmediğim halde arkadaşımı erkek sandınız. Ben defacto bir durumdan bahsettim kendi çapımda bir istatistik verdim; kefil aranacağı zaman genelde herkes erkek kefil arıyor; bunun kadından çekinmekle vs. alakası yok, başka sebepleri olabilir ama durum bu.. Düny açapında bir istatistik yapılsa; cinsiyetlere göre kefillerin ayrımı rakamlara dökülse, erkeklerin çok olacağına eminim.

      Bir de şöyle bir durum var. Benim boyum 1. 60 diyelim sizin boyunuz 1.90. Yüksek bir yerden bir şey alınacağı zaman siz bana “senin boyun kısa ben alayım” dediğiniz zaman “vay sen bana hakaret ettin” demem ne kadar garip bir değil mi? Buna benzer olarak toplumsal meseleleri konuşurken özellikle de “kadın-erkek” meselelerini konuşurken “kadın aşağılanıyor” veryansınınına maruz kalmak istemiyorum.

      Sürekli olarak kadın olsun erkek olsun birbirinden olduğu vurgulanan bir kitapta nasıl olur da kadın aşağılanır? İşte bu güvensizlik sürekli yanlış yapmaya itiyor. Bırakalım alınganlığı ve ayet ne diyor onu anlamaya çalışalım. Tabi bunda sizin suçunuz yok; ayetleri çarpıtarak kadını o kadar aşağılamışlar ki bir tepkisellik doğmuş ama aşalım bunu artık…

      Bir hukuk metninde “falan sözleşmeye kefil olacaklar sadece hukukçu olmalıdır” gibi bir ibare olsa doktorların “biz aşağılandık” söylemleri ne derece doğru olur? Eğer bu hukuk metninde kefilin sadece hukukçu olmasının bir gerekçesi varsa, mantıklı bir zemini varsa doktorlar buna itiraz etmemeli. Fakat doktorları bir hak kaybına uğratıyorsa durum başka.

      Neyse 1. numaralı eleştirinize dönersek, ayet sadece borçlanma ile ilgili meselede kadın lehine pozitif ayrımcılık yapıyor. Sebebi de bence gayet makul. Borç, alacak verecek ilişkilerinde mahkemeye gidip gelmek teknik, uğraştırıcı sıkıntılı bir iştir. Ayrıca bunun kavgası var gürültüsü var küfürleşmesi var (erkek kabalığı) Onun için bu işte öncelikle 2 erkek şahit olsun deniliyor.

      Ayrıca birisi sizi değil de başak birisini banka kredisine kefil yaparsa siz kendinizi kötü hisseder misiniz? Kendinizi hak kaybına uğramış olarak hisseder misiniz?

      2-“Biri unuttuğunda diğeri hatırlatacak” kısmını da keşke açıklasaydınız. Kadın aklının erkek aklına göre küçümsenmediğini bana ne düşündürmeli?” demişsiniz…

      Bakın, 1.60-1.90 boy örneğinde olduğu gibi alınganlık perspektifinden bakınca sanki birisi kötü bir şey demiş gibi olur hep. Burada küçümseme durumu yok bence. Ayetin bu kısmını iyi analiz etmek lazım:

      1. Kural: Ve sizin erkeklerinizden iki kişiyi de şahit tutunuz.
      2. Kural/şart: iki şahit erkek olmazsa
      3.Kilit ifade : şehâdetlerine razı olacağınız kimselerden… (neden acaba bu ifade var neden doğrudan doğruya 1 erkek ve 2 kadın denilmiyor da bu ifade getiriliyor, demek ki burada bir şey var, burayı uzun uzun düşenelim beraber…)

      “biri unuttuğunda diğeri hatırlatacak” meselesine gelirsek: Ayette geçen ifade “tedillle”.. Dalle kökünden geliyor. (kökü yanlış yazmış olabilirim) Delalet kelimesini bilirsiniz. Fatihada geçer… Aynı kelime Muhammed peygamber için de kullanılmıştır. “Biz seni delalet içinde bulmadık mı? ” (93:7) Yani gidilecek iki yol olması ve hangisinden gidileceğini bilmeme durumu. Burada kadının aşağılanması söz konusu bile değil. Neden unuttuğunda biri diğerine hatırlatsın diye çevirmişler anlamadım. Sanırım kadın hassasiyetiyle bakan olmamış meseleye. Ben de sayenizde üstünde durdum. Yani kadınlardan birisi delalete düşerse diğerinin yapması gereken fiil de “zikr” köküyle verilmiş bir kelime. Kuran için de zikr kullanılır: Öğüt , hatırlatma. Delalete düşen birisine yapılan zikr herhalde “kafası çalışmayan, anlayamayan” birisine yapılan hatırlatma değil; ona destek olmak babından bir kavram olsa gerek.

      “3-Kendi içinde de çelişen bir durum söz konusu. Ben iki erkek yerine dört kadın şahit ikame ettiğim zaman bu işlerle daha fazla kadının uğraşması gerektiğini düşünecektim.” demişsiniz…

      Bakın burada 1 erkek 2 kadınsa 2 erkek 4 kadın gibi bir denklem kuramazsınız. (zaten bu denklemi kuranlar şahitlik konusunu çarpıttılar ve fıkıh kitaplarında yazan tablo ortaya çıktı) Kural 2 erkek.. (sebebi ticari borçlanmalarda kadınlar lehine pozitif ayrımcılık; istatistiklerle de uyuşuyor; bankacı kadın arkadaşımın dediğine göre kadınlar bile öncelikle erkek kefil istiyor, kadınlar da mı kadın ayrımcılığı yapıyor yoksa bunun başka nedenleri olabilir mi?) Kuralın istisnası 1 erkek varsa 1 erkek 2 kadın…

      Özetle konu ticari borçlanmalar için getirilmiş özel bir durum, meselenin cinsiyet olarak erkek olmak ile kadın olmakla alakası yok. Kuranda veya İslamda kadın 2. sınıftır, şahit bile olamaz vs. gibi algılamalar ve çevirilerin çoğunlukla bu yönde olması böyle algılamamıza sebep oluyor. Bir de nedense kadınlar Kuran üzerine daha az kafa yoruyor; kadınların bakış açısı çok önemli bence. Güzel noktalara dikkat çekmişsiniz, uzun zaman olmuş yazıyı yazalı biraz daha farklı gözle bakma şmkanı tanıdığınız için teşekkür ederim.

      1. Zaten yazınızda kurandaki ifadelerin kadın ve erkek dışında başka anlama gelme ihtimalini araştıralım diyorsunuz, yorumunuzda ise neden kadın ve erkek olduğunu anlatmaya çalışmışsınız??

        1. Dikkatiniz için teşekkür ederim. Sitenin “yöntem” kısmında da belirttiğim üzere yazılarım gelişime açık. Eski yazılarımı silmiyorum; üzerine tarihli not düşerek gelişmeleri ekliyorum.

      2. Çok uzatmışsın kardeşim. Ayette 1 erkek yerine ikisi şahitlik yapmıyor. 1 erkek yerine yine 1 kadının şahitliği söz konusu. Sadece hazırda ikisi bulunuyor, bunlardan ikisi şahitlik yamıyor. 1i yapıyor. Yani 1e 1 olay yine.

        Biri unutursa diğeri yapsın demek ikisi şahitlik yapsın demek değil, 1i şahitlik yapar demek.

    2. Kurani sorgularken, evrensel oldugu ve kiyamete kadar hukmunun gecerli oldugunu unutmadan sorgulamak lazim. Mevcut dunya duzeninde kadin ve erkek ayni sartlarda gorulse de olasi bir savas durumunda dengeler degisecektir. Gunumuzde bir kadin tek basina sahitlik yapmakta zorlanmaz belki ama 100 sene sonra buyuk bir dunya savasiyla dunya mahvolacak ve salt erkek hakimiyeti olacak olsa sahitlik konusunda kadin tek basina basedemeyecektir. Kurani yorumlarken tum zamana indirildigini unutmamak lazim.

  3. Yillar sonra kurani kerim_i 4.defa okumak üzere elime aliyorum..Ben inatla inanmak dogru yoldan gitmek icin caba sarfederken karsima 2 erkek yada 1 erkek 2 kadin sahitligi meselesi cikiyor ve ben yine basladigim yere geri donuyorum.soyleyin bana alemleri yaratan rabbimiz erkegi kadindan ustun mu yaratti?bu dunyada daha cok sıkıntiya sebep olmaz mi?allahin kitabinda bile yarattiklari arasinda ayrimci ifadelee varsa;insanlara hic kizmamak lazim cunku onlar kutsal kitabi uyguluyor..2.durum yoksa allahin peygambere ilettiklerini peygamber mi carpitarak yazdi?3.durum ne peygamber ne de kitap var..allak da ayrimci degil..tabiki insan uydurmasi hepsi..sunu google’a yazip arattiriyorum,yil olmus 2016 hala tum sitelerde ayni cumleler yazilip “bakin bunun neresinde ayrimcilik var”denilip hicbir mantikli aciklama yapilamiyor.anneme sordum onun aciklamasi aynen suydu “evet erkekleri bizden ustun yaratti cunku…”Her sene ramazan ayinda sakiz orucu bozar mi,kan vermek orucu bozar mi?sorularini yanitlayan hocalarimiz keske bizim gibi gencleri tatmin eden aciklamalarda bulunsalar da bizlerde onlara gore kafir olmasak…Burdayim!yardim istiyorum!ikna olmak istiyorum!

    1. Kuran erkek ile kadının eşit olduğunu söylüyor zaten. Bu yazının asıl amacı şahitlik konusunda Kurana göre “2 kadın anca 1 erkek yerine geçer” anlayışının asla yerinin olmadığını göstermekti. Bu ayetteki meselenin çarpıtılarak tüm şahitlik meselelerine yaygınlaştırıldığını anlatmaya çalışmaktı.

    2. Sahitlik yapmak bir hak degil sorumluluktur. Hak ile sahitlikten kacinmamamiz emredilmistir. Sahit olunca sorumluluk aliyorsun ve sahit olana da bir artisi olmuyor. Sahitlik yapmak, yapana birsey kazandirmayacaktir. Allah, dunyadaki bazi sartlari bazi zamanlari dusunerek ve kadinin psikolojik hem de fiziksel zayifligindan dolayi sahitlik sorumlulugunu yari yariya hafifletmistir. Kadinlar bunu neden yanlis anlar anlamiyorum. Kadini koruma ve kollama islam kadar hangi dinde var ki??? Cogu kadin bu konuda nefislerine yenik dusuyor. “Evlenirken neden kadinlara altin vermek(mehir) zorundayiz? Neden onlar bize vermiyor da biz vermek zorundayiz? Bu adil mi?” Diyen bir erkege rastlamadim. Kadinlar kurani yorumlarken biraz fazla mi acimasiz davraniyorlar bilmiyorum.

    3. Merhaba. İkna olmak için yardım istediğinizi belirtmişsiniz. Son zamanlarda bu konuda ben de araştırma içerisindeyim. Araştırmacı ve meal yazarı Hakkı Yılmaz’ın tv. programını ve mealini takip etmeye çalışıyorum. İnternetten Kuran ve İslam adıyla yayınlanan tv. programını (Allah kimdir?, peygamber kimdir?, din nedir?gibi soruların cevaplandırılmasıyla başlayarak, Kuran’da geçen sure ve ayetlerin teker teker açıklanması suretiyle) izleyebilirsiniz.1400 yıl önceki kadınların yaşam şartlarını ve toplumdaki yerlerini ve bu kafa karıştırıcı yorumların açıklamasını bu programın 64, 65 ve 66. programında açıklamaktadır. Takip edebilirsiniz tavsiye edebilirim.

    4. Ergen mantigiyla dunyaya bakilabilir o da bir bakis acisi ama biraz da zamanimizdan uzaklasip hadi dinden de uzaklasip bakalim. Kadinlardaki x kromozomu kizlarinin boylarini ozellikle kisa tutar. Erkeklerdeki bir hormon kadindakinden yaklasik 15 kat fazladir etkegin kasli yapisini kalin sesini vs bu olusturur. Yani daha guclu opmasini saglar. Bunlari biraz aratstirsan kurani yazanla insan genetigini yazanin ayni oldugunu gorursun. Ama insani yaratanda yanlis yaratmis kurani indiren de yanlis indirmis tanri baska biri ilmaliydi diyorsan da yapabilecegim bbisey yok. Yani burda kizacak ne var kizlar bu islerle ugrasmasin killi hormonlu erkekler ugrassin denmis ne var bunda. Araban bozulsa sanayiye tamire goturumusun ya da ne kadar gonullu gidersin simdi biri dese ki sen dur su erkekler gotrusun incinir misin. Incinirim dersen ya araban yok ya sanayiye hic gitmemissin.Neticede bilimle cok alakan yok gercek hayatla da yok. Ergen psikolojisiyle oturup herseyin esit olmasi gerektigini dusunuyorsun. Tabi ustunluk anlaminda olmak zorundadir demiyorum. Mesela senin kopekten ne ustunlugun var. Asgari ucretle sendene cok calisan insandan senin ne ustunlugun var bocekten ne ustunlugun var. Etcil hayvanin otcul hayvandan ne ustunlugu var da onu oldurup yiyor. Sende et yitorsundur vicdansiz seni onu yemiyorsan da ot yiyorsundur yazik degilmi o da can. Anlarabildimmi spesifik olarak konuyla ilgili degil ama senin hayata bakis acin kategorik oparak kurani reddedip dinden cikariyor. Daha da yazilabilir ama biraz bakis acinizi genisletin. Tabi burda konu ticari konuda kadin sahitlik icin soyluyirum

      1. Bilmekle söylemek arasındaki ince (kalın!) fark bu işte. 🙂 Bildiklerimi bildirmekte Yunus kadar pervasız, dikkatsiz ama kıvrak olabilseydim keşke. Ama Yunus’un boş konuşmadığını sayfasını açmadan anlayabildim. Bilen, bileni tanıyor beş yüz metreden.

    5. Ben de son aylarda meal okumaya başladım daha önce sadece arapça yüzünden okuyordum.Ne zaman meal okumaya başladım Rabbim beni bagislasin kitaba güvenim sarsılmaya başladı sanki özellikle kadınlarla ilgili bölümler.Ne yapacagimi bilemez çaresiz yaşama gayemi yitirmiş hissediyorum hele evli kadınlarla evlenmen helal olmaz savaş esirleri müstesna ayetini okuyunca kafamdan kaynar sular döküldü sanki.Evli bir kadın savas esiri olunca onunla evlenebiliyor müslümanlar ona sormadan bir mal gibi ve cariyelerle ilgili daha bir çok ayet.insallah bunlar yanlış çevrilmiştir inşallah gerçeği böyle değildir diye dua etmekten başka bir şey gelmiyor elimden arapça bilgim de yok ki iyice araştırayım.

  4. Güzel çalışmalar ve emek. Allah razı olsun, doğru yoldan ayırmasın ve ilminizi artırsın kardeşim.
    Benim bu konudaki kanaatim, kadının desteğe ihtiyacı olması tamamen hormonal yapısı dolayısı ile duygusal davranabileceğinden dolayıdır. Hakikate şahitlik edilmesi gereken bir konuda belki adet döneminde olabilmesinden ya da herhangi bir hassasiyet anında olabileceğinden ötürü, anaç duygusuyla zaaf gösterip taraflardan birinin hakkına girilmesi ile sonuçlanabilecek bir şahitlik yapabileceği düşüncesiyle ikinci bir kadının hatırlatıcı olması öngörülmüştür. Ve kesinlikle ne kadar doğru bir karar olduğunu şahitlik olmasa dahi günümüzün herhangi bir hukuki mevzuunda canlı olarak tecrübe edebilirsiniz.
    Kadın bir anda nedensiz olarak gözyaşlarına boğulabilen, sinirsel bir çöküntüye düşüp yanlış kararlar verebilen bir varlıktır. Bu hakikati görmeyip bunu, islamın kadını ikinci sınıf olarak görmesi olarak gösterenler utanmalıdır bence. Ama en nihayetinde en doğrusunu da Allah bilir.

  5. Kardeşim senin sayende öncelikle yeniden selamın aleyküm.! Ben üniversiteye kadar dinime inanan bir insandım fakat kur an da bu tarz ayetler ve bizim hocalarımızın(!) mantıksızca kadını aşağılayan çevirilerini gördükçe iyice dinimden soğumuştum. Nasıl olurda kelimesinin türkçe karşılığı barış olan dinimiz kadınları bu şekilde küçük düşürür diye sordum kendime. Araştırdım fakat bulamadım düzgün bir örnek. Arapça bilgimde olmadığı için çok üstüne düşmedim ve bir zamanlar yalnış yola saptım. Fakat burda okadar doğru okadar güzel açıklamışsınki yani kur an ı birkere daha anlayarak okumaya çalışmaktan kendimi alamadım. Ve inan anlayarak okuyacağım gerçekten çok teşekkür ederim kafamdaki soru işaretlerini kaldırdığın için. Herşeyi kelimesi ve kelimesinin çeviri karşılığı ve anlamına karşılık açıklamışsın. Ve şu banka işlerinde dürüst olalım biz erkekler bile uğraşmayı istemeyiz fakat rabbimiz bize yüklemiş 🙂 Gerçekten çok teşekkür ederim. Allah seni hidayete erdirsin.

  6. arapçada kadın: NİSA olarak telaffuz edilir. EMRAE kelimesi de kadın olarak telaffuz edilir fakat her dilde olduğu gibi arapçada da bir kelimeye birden fazla anlam yüklemek mümkün
    tıpkı DARABE fiilinde olduğu gibi. DARABE fiili hem darp etmek yani vurmak hem ikiye ayırmak yani bölmek anlamında kullanılabilir. arapçada ENE:ben ENTE:sen demektir. Ana dilimiz olan türkçede nasıl ki kahvaltı KAHVE ALTI sözcüğünden türemiş bir kelime ise (kahve kelimesindeki ‘E’ harfi yok sayılmış yani ünlü düşmesi diye bir dilbilgisi kuramı oluşturulmuş) tahmin ediyorum ki bu durumun benzerleri diğer dillerde de vardır. işte bu yüzden EMRAETE kelimesinin ‘senin kadının’ anlamını almış olma ihtimali çok yüksek. yani ya erkek olan şahidin ya da borçlunun veya alacaklının tanıdığı bir kadının tanıklık etmesi istenilmiştir muhtemelen. Şahitlik yapacak olan bu kadının yanında bir kadının daha istenilmesinin nedenlerine gelince: Erkek ile erkek veya kadın ile kadın arasında duygusal bir yakınlaşma dinimizde olduğu gibi tüm dinlerde de yasaklanmıştır. fakat kadın ile erkek arasında duygusal yakınlaşma olabilir. (bu durum sapıklık olarak algılanmasın lütfen) bu yakınlaşmadan kaynaklı olarak kadın alacaklının aleyhine veya diğer erkek şahidin yalan söylemesi durumunda o şahidin lehine gaflete düşerse eğer ikinci kadının şahit devreye girerek o kişileri gafletten kurtarması amaçlanmış olması kuvvetle muhtemel. yani burada vurgulanan şey kadının tek başına şahitliğinin yetmiyor olması değil alacaklıyı ve borçluyu korumaktır.

  7. bence kendinizi kandiriyorsun kuran acikca erkegi kadina ustun kilmistir. kimse kendini kandirmasin.
    bu suphesiz bir sekilde kadinin dovulmesini konu alan ayettede kendini gostermektedir. bundan ne icin korkarsiniz ve kivirirsiniz anlamam.
    bu ayette 1 erkek sahitligine 1 kadini es tutmamistir Allah ve diger ayettede uyar yatagi ayir sonrada hafifce (iz birakmadan ) dov demektedir bunun lami cimi yoktur.
    Delikanli olun canimi yiyin.

  8. Selam,

    Hepsini geçtim bana ” hafifce (iz birakmadan ) dov” nerede yazıyor onu gösterin; konuşmaya devam edelim..

  9. KÜÇÜK BİR SORUM OLACAK. KURAN OKURKEN SANKİ HEP Bİ ERKEĞE SESLENİŞ VAR ERKEĞE ŞUNU YAPMA BUNU YAPMA YADA BÖYLE OL. YANİ BEN OKURKEN BİLİNÇ ALTIMDA HEP Bİ ERKEK CANLANIYOR. SANIRIM SEBEBİ ÇAĞIMIZIN YORUMLARI YA DA HOCALARIN AÇIKLIK GETİREMEYİŞİ

    1. Zannediyorum biz turkuz. Bizde el takisi yok cansizlari disi erkek olarak adlandirmak yok. Yani bu gramerle ilgili. Biz turkiye deyince erkek ya da kadin olarak belirtme ihtiyaci duymayiz ama arap ve ingiliz bunu yapar mesela erkek kisi hakim kadin kisi hakime ya da mudur mudure olarak ayrilir. Bizde boyle bisey yok. Kurani kerim turkce olsaydi dedigin gibi olmaliydi ama arapca olup her iki cinsede hitap etsin dersek kuran sayfalari yaklasik 2 katina cikardi . Ben arapca grameri cok bilmem ogrenmeye calisiyorum ingilizce bilirim mesela onlarda o zamiri yok birine sadece’o’diyemezsin o kadin ya da o erkek ya da o kopek de diyemezsin o disi kopek ya da o disi erkek demelisin. Kurani tam olarak anlamak icin temel bilimlerde toplumsal hayatta tarihte az cok derinlesmek lazim yani multi disipliner bakis acisi lazim yoksa az bilgiyle okuyup yanlislari bulayim ya da su ateist nerde yanlis yapmis anlamya calisirsan ve o ateistin bilgisi senden coksa bunu yapamazsin supheden cikamazsin en pratik cozum bilmiyorum deyip dinden cikmak olur. Bir de ruh halin sikintiliysa asiri kaygiliysan depresyondaysan gene supheden kurtulamazsin. Anlamak icin bence oncelikli sart genis bilgi ve saglikli ruh hali. Tabi ben de ogreniyorum ama tecrubem bunu soyluyor. Sadece ilahiyatci olanin kurani tamamen anlayabilecegini sanmiyorum. Mesela kamer suresinde 7. Ayette cekirge olarak cevrilen kelimenin su videoyu izledikten sonra ne oldugunu anladim https://lm.facebook.com/l.php?u=https%3A%2F%2Fm.youtube.com%2Fwatch%3Fv%3D0JJz36rSob0&h=ATPc1K8BsWGoekQplu0knLnok4PxNMi9grynhmSPNPzzFhlVOMrPmyeB_g6iA749s2-QLvkH5p_nXT24YDAu2XFiCJNwkef84DuMH29To3QFEzZyeAzwj-wxCY3l9cUfONxOjg0b&enc=AZOQIvnMCd4ufLY6qylg6mWsXybYi2Pe3_N9h8vtURCKvlaQeibs2uHus-9KbP5TSGaIFbZOKy9jRov-WFQW-vVy0TYEiwKKB8t_j2pcT63_2lwOdmsppTLObw8f2HfUTx4wy6AA-ewXGSH-wJYrs3JpfvMDQ44xS4XWJpbybw7RTK-aJBlkCREvdB5GJ-H3iTUJPYdvjfaT4v6jjq9KFquz-ebcMlNYTKf_28y0Ak9204YaVLVjo91eSudZ8U8hGsmdez9SGlDiA7MLJfFHEPokAFo6f8xvAmNq2tdHosbHqFyjFHZQ39djEUQfkx9Cw9xcgSIvhN-r3mJmmiRPVRVvQ8B2x5t_cPyKfSbZOuOWgbJJARaxygj-V2UbxO7cEH1mYa9KYKFQ7etEKutmNz_0mpIabQEBk2MUI11WosqEpQ&s=1

    2. Merhaba

      Benim de bu konuda kafam karışık ve aklımda ne varsa yazacağım.

      Kuran’ın bu üslubundan ben de hiç hoşlanmıyorum. Hatta bazen “Bu sadece dilin yapısıyla ilgili olamaz.” diyorum. Yani gerçekten de erkeğin sırf erkek olduğu için bir üstünlüğü varmış gibi görünüyor bana. Çünkü neredeyse tüm emir ve yasaklar erkek üzerinden anlatılıyor. Bir kadının çok eşli olamayacağını yine erkekler üzerinden öğreniyoruz. Evli kadınlarla evlenemezsiniz diyor. Oysa Ey evli kadınlar, tekrar evlenmeyin. gibi bir emir olabilirdi. Abdestle ilgili ayetler de öyle. Kadınlara dokunduğunuzda temizlenin diyor. Ne yani bir kadın cinsel ilişkiye girdikten sonra yıkanmasa da olur mu ya da madem ayet erkeklere hitap ediyor (çünkü kadınlara dokunduğunuzda diyorsa erkeklere hitap ediyor olmalı) o zaman kadınlar abdest almasa da olur mu?

      Evlilik ve boşanmayla ilgili hükümler de öyle. Sanki bunlar tamamen erkeğin yönetmime bağlıymış gibi hissettiriyor ayetler. Erkeğin boşanma hakkı apaçık ortada ama kadınınkini bulmak için kılı kırk yarmamız gerekiyor. Ne yazık ki bunlar da bazılarının ekmeğine yağ sürüyor. Ayetler bu konuda daha açık olsaydı böyle olmazdı diye düşünmüyorum.

      Cuma namazıyla ilgili ayet tüm müminlere hitap ediyor ama Kuran’ın erkeği önceleyen üslubundan dolayı “Acaba gerçekten de sadece erkekleri kast ediyor olamaz mı?” diye düşünmeden edemiyorum. Ayrıca Kuran’da savaştan kaçanlar eleştirilir. Bu ayetleri okurken ürperirim. Çünkü böyle bir durumda bana da sorumluluk düşüyor ve ben savaştan korkuyorum. “Bu ayetlerde eleştirilenler yalnızca erkekler olamaz mı? O kültürde kadınlar savaşçı ruhlu değildi herhalde.” diye soruyorum kendime.

      Evet inanıyorum, çünkü birçok güzel incelik var Kuran’da ama ben Kuran okurken bir kadın olarak bana hitap ediyormuş gibi hissetmiyorum kesinlikle. “Mümin erkekler, mümin kadınlar…” gibi ikili kullanımlarda yine erkek önce zikrediliyor.

      Ayrıca ödül olarak neden hep oğlan çocuklar müjdelenir peygamberlere? İyi bir adam neden kız çocukla ödüllendirilmez? Önemli olan onun hayırlı bir evlat olması değil mi gerçekten?

      Şimdi olaya bir de başka bir taraftan bakacağım:

      Kuran’ı okurken dilin yapısını, zamanın koşullarını ve kültürünü es geçemeyiz. Sonuçta ilk muhatapları onlardı ve Kuran onların anlayacağı şekilde olmasaydı daha başlangıcında sorunlu olurdu, daha orada eriyip giderdi. (Allah’ın gücüne sual olunmaz elbette) Kuran kendisi söylüyor zaten orijinalinin Arapça olduğunu. “Bir Arap’a yabancı dil mi?” diye sorardınız diyor. Bu bizim için ÇOK önemli bir nokta.

      Belki de kadın haklarını haykıra haykıra söyleseydi Kuran, çok ama çok büyük bir tepkiyle karşılaşırdı ve hiçbir işe yaramazdı. Halk vahiy aracılığıyla yavaş yavaş ıslah edilmeye çalışılıyordu.

      Allah, ödül olarak birilerine gerçekten de kız evlat vermiş olabilir ama o kültürdeki insanlar buna hazır değilse böyle bir örnek vermek sakıncalı olabilirdi. Hatta kadınlar bile karşı çıkabilirdi. “Bu kültürdeki insanlara böyle bir örnek verilir mi?” … “Eee ne olmuş yani kız evlat verildiyse, yazık olmuş adama…” gibi tepkiler olabilirdi. Öyle sanıyorum ki vahyin ilk muhatabı olan kadınlar Kuran’ın bu üslubunu bizim dert edindiğimiz kadar dert etmemişlerdir. Sonuçta çok farklı bir dönemden bakıyoruz.

      Ben bu ülkede; kadınların hacca yalnız gidemeyişini, bir etkinlik ya da bir camide kadın ve erkeklerin kapılarının ayrı olmasını (kadınlar için arka kapı oluyor malum) gururla anlatan kadınlar gördüm. Hatta bir kadın “Ben pazara gidip bir marula bile dokunmadım.” diyordu gururla. Kocası yapıyormuş bu işleri.

      Bir de esas olan mesajdır. Kadınların savaşa etkin bir biçimde katıldığını düşünmüyorum. Ancak savaş herkes için zorlu bir dönemdir. Kocasını evinde tutmaya çalışan “Bırak başkaları gitsin.” diyen bir kadın eleştilerin hedefi olur fakat başka bir kadın savaşmasa bile kocasını yüreklendiriyor, sabrediyor ve elinden geleni yapıyorsa neden eleştirilsin?

      Ayrıca insanları ayrıştırmamak lazım. Pazardan marul bile almayan teyze ile “Bana ne! Bu kaldırım benim hakkım, istediğim gibi yürürüm. Onlar oraya oturmasın.” diyip erkeklerin önünden geçen ve yolunu uzatmayan genç bir kadından hangisi daha haklı, masum ya da cesur diye hesap yapmaya gerek yok. Zamanlar ve bakış açıları farklı. Tek bir kültürü daha iyi ya da kötü göremeyiz.

      Ben Almanca öğreniyorum. Eril bir dil Almanca. Bizdeki “adam”a benzeyen bir kullanım var: man ; Mann=erkek kelimesinden gelir, cinsiyetsiz ve belirsiz bir kişiden söz ederken kullanılır. “Hier darf man nicht rauchen/parken/grillen.” dendiğinde: “Adam burada sigara içemez, park edemez, barbekü yapamaz.” olur. Bu yasaklar kadınları da bağlar. Çok pratik ve basit bir yapı olduğundan sıklıkla kulanılır Almanca’da. İçimdeki feministe rağmen ben de kullanıyorum ödevlerimde. Çünkü edilgen cümle yapısı bayaa karmaşık.

      Bir video izlemiştim. Hamile bir kadın bazı sıkıntılar yaşıyordu ve başka bir kadın ona yardımcı oluyordu. Sonra bir adam “Doktora gidelim.” falan deyince kadın: “Adam hamileyken çok normal bir durum bu.” diyordu. Çok şaşırmıştım işte orada. Bizde bir kadının kendisini kast ederek “Adamı hasta etmeyin!” demesi gibi bir şey bu.

      1. Merhaba,

        Çok aşırı çeviri ve anlayış yanlışları var. Kuranda eril ve dişil yapı çok değişik amaçlar için kullanılıyor olabilir. Bizim erkek ve kadın diye çevirdiğimiz bazı cümlelerde erkek ve kadın kelimesi geçmiyor bile. Bunun için çeşitli olgunlaşmadığı için yazmadığım delillerim var. Not: İçinizdeki feministten kurtulun, 🙂

    3. düzeltme : “Ne yazık ki bunlar da bazılarının ekmeğine yağ sürüyor. Ayetler bu konuda daha açık olsaydı böyle olmazdı diye düşünmüyorum.” …. düşünüyorum.

  10. Merhaba
    Şahitlikle ilgili benim de gözüme çarpan bir şey var. Kadınların hormon düzeyi inişli çıkışlı erkeklerinkisi ise sabit olduğundan bilimsel deneylerde genellikle erkek denekler(hayvanlar veya insanlar olabilir) kullanıldığını öğrenmiştim. Çünkü değişken sayısı az olduğundan incelemek kolaydır. Oysa kadınların hormon düzeyi bir ay içerisinde değişir. Bugün neşeli, hayattan zevk alan, özgüvenli ve kolay öğrenen bir kadın iki hafta sonra adet döngüsü nedeniyle hiçbir şeyden zevk almayan, özgüven sorunu olan, ufacık bir şeyden etkilenen, odaklanma sorunu yaşayan biri olabilir. Hormon seviyesinin bu kadar kısa süre içerisinde değişmesi deneyi yapan kişilerin işini zorlaştırır ve bulgularından emin olamayabilirler. Her kadının döngüsü farklıdır çünkü. Eğer deneyde dişi denekler kullanılması gerekiyorsa çok denek kullanırlar. 5 erkek denek 5 dişi denek gibi bir oran pek işlevsel değil. Deneyin özelliğine, deney sorusuna vs. göre değişiklikler olabilir elbette ancak öğrendiğim bu bilgi beni düşündürmedi değil. Bilimsel bir deneyi de şahitliğe benzetiyorum ben. “Şöyle olursa böyle olur, bu böyledir.” gibi bir yargıya varmak için o deney kanıt olarak kullanılır ve denekler de bunun bizzat şahitleridir aslında.

  11. İnsanların fıtratı gereği farklı görevleri vardır.

    İlçeyi kaymakam yönetir.
    Şehir halkına göre yetki yönünden bir üstünlüğü vardır.

    Fakat kanun önünde herkesle eşittir.
    Yani bu üstünlüğü ona istediği her şeyi yapma yetkisi vermez

    Nisa34 e göre erkekler evi geçindirdikleri için evi reisidir

    Peki kadın çalışırsa?

    Aslında kadının çalışması haram değil fakat nisa34 bize aile yapısıyla ilgili bir tavsiyede bulunuyor gibi.

    Örneğin,
    Evde yalnız bir yönetici olması o evde huzur sağlar.

    Veya,

    Çalışan Anne-babalar çocuklarını bakıcıya bırakmak zorunda kalıyor.
    Çocuğun anne şevkatine,merhamete en ihtiyaç duyduğu dönemlerde onu yalnız bırakıyoruz.
    Bu çocuklar büyüdüğü zaman onlardan aynı vicdanı bekleyebilirmiyiz.

    Yani anneler,çalışsa bile asıl görevinin annelik ve ev hanımlığı olduğunu ve kariyerin ikinci plan olduğunu unıtmamalılar

    Eski bağnaz söylemlere bakarak veya feministlere şirin gözükmek için orta yoldan ayrılmayalım.
    Tahrim1 in bu konuda bir evrenselliği olabilir.

    Erkeğin evde yönetici olması,eşini dövme yetkisi vermez.
    Öyleki darp kelimesi,dövmek değil kanaatindeyim.

    misali DARP ETmek.(13/17)
    Kadına DARP ETMEK.(4/34)
    Yola DARP ETTİĞİNİZDE..(2/273)
    Asanla taşı DARP et(2/60)
    Örtüleriyle üzerlerine DARP ETSİNLER(Nur31)

    Darp etmenin manası (tam olarak karşılığı bu değil siz anlayın.):etkisi altına almak,aktif duruma geçmek gibi..etkilemek gibi bir kelime.(“bi” Edatıyla gelirse “kullanmak, etkinleştirmek”)

    “Kadınları etkiniz altına alın”(kılıbıklık yapmayın gibi.)

    “Onları şu misalle etkile”

    “Yolu etkiniz altına aldığınızda”.yola çıkınca yol pasif sen aktif durumdasın.

    “bi”edatı alan kelimelere dikkat edin.onu kullanıp etken hale getirmeyi kasdediyor.)

    Asan ile taşa darp et.(biasake)(asanı kullan)

    Örtülerini darp etsinler.(bihumurihinne.)(örtülerini kullansınlar.)

    Burda da “(biercülihinne)ayaklarını KULLANARAK zinetlerini belli etmeye çalışmasınlar”.(halk arasında ki “kırıtmadan yürüsünler”)

    Özetle, işin aslı,
    Erkek mi üstündür kadın mı?

    Cevap,
    İkisi de acizdir,tek bir nefese muhtaçtır,bir
    gün su içmese bütün planlarını unutup su aramaya başlar.
    Kim rabbin sevgisini kazanırsa üstün olan odur.

    Herkes kendine verilen görevi hakkıyla yerine getirmeye çalışmalıdır. Bu görev onu kibre veya isyana sürüklememelidir

    En doğrusunu elbette allah bilir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


*