Meallerde gramer uygulama hatası yapılmış mıdır?

Meallerde gramer uygulama hatası yapılmış mıdır?

Kuran’ın orijinali harekesiz ve noktasızdır.

Zamanın birinde, birileri okuması kolay olsun diye harflere hareke ve nokta koymuşlar:

  • Osman döneminde mushaf nüshaları çoğaltılıp çeşitli merkezlere gönderilmiş, daha sonra bu hatalı okumaları büyük ölçüde önleyen noktalama ve harekeleme işlemleri gerçekleştirilmiştir. II. (VIII.) yüzyılın ortalarından itibaren Kur’an’a dayalı nahiv ilminin ortaya çıkması ve II. yüzyılın sonlarıyla III. yüzyılın başlarından itibaren i‘râbü’l-Kur’ân’a dair çalışmaların başlaması da bu hatalı okuyuşları önlemek içindir. Ebü’l-Esved ed-Düelî, yanlış okumalar üzerine yapmaya karar verdiği noktalama ve harekeleme işlemi için “Kur’an’ı i‘rab etmek” tabirini kullanmıştır (Ebû Amr ed-Dânî, el-Muḥkem, s. 4). Arap gramerinin en eski yazılı metni kabul edilen Sîbeveyhi’nin el-Kitâb’ında Kur’an’ın Arap dili için bir kaynak olarak alındığı ve tesbit edilen gramer kurallarının onu tahlil etmek için kullanıldığı görülür. İ‘râbü’l-Kur’ân ilminin meydana gelmesinde etkin olan bir başka husus, Kur’an’ın çoğaltılması esnasında ortaya çıktığı iddia edilen “lahn” (i‘rab / dil hatası) meselesidir. Mushafta lahn bulunduğu hususu ilk dönemlerden itibaren tartışılmış olup konuyla ilgili bazı rivayetler mevcuttur. Yahyâ b. Ya‘mer ve İkrime b. Ebû Cehil’in Hz. Osman’dan rivayetine göre bu iş için görevlendirilen heyet Kur’an’ı çoğaltınca nüshalar Hz. Osman’a arzedilmiş ve o da şöyle demiştir: “Güzel yapmışsınız; fakat mushafta birtakım hatalar (lahn) görüyorum; ancak bunları olduğu gibi bırakınız. Çünkü Araplar bunları telaffuzlarıyla düzelteceklerdir (i‘rab edeceklerdir). Eğer kâtip Sakīf kabilesinden, yazdıran da Hüzeyl’den olsaydı bu hatalar yapılmamış olacaktı” (İbn Ebû Dâvûd, I, 232-235; Ebû Amr ed-Dânî, el-Muḳniʿ, s. 115). Diğer bir rivayete göre de Hz. Âişe, bazı âyetlerde (en-Nisâ 4/162; el-Mâide 5/69; Tâhâ 20/63) hata bulunduğu iddiasına karşı bunların kâtiplerin hatası olduğunu söylemiştir (İbn Kuteybe, Teʾvîlü müşkili’l-Ḳurʾân, s. 25-26, 50). Bu tür rivayetler değerlendirildikten sonra Hz. Osman’dan böyle sözlerin sâdır olmayacağı, olsa bile bunun Kur’an’ın anlamını değiştirmeyen elif, vâv ve yâ gibi harflerin yazılışıyla ilgili olabileceği belirtilmiştir. Hz. Âişe’nin sözü de çeşitli şekillerde yorumlanmıştır (Ebû Amr ed-Dânî, el-Muḳniʿ, s. 115-119; Süyûtî, I, 584-592). (Kaynak TDV Ansiklopedisi İ‘RÂBÜ’l-KUR’ÂN bahsi)

Peki esas soru şu, bu harekeleme noktalama işi yapılırken, yorumsallığa kaçılmış olabilir mi? Yani bu işin kendisi de bizzatihi bir mealleme çalışması olabilir mi?

Şöyle bir örnek vereyim:

Bakara Suresi 34. ayet.

Bu ayet gramer olarak şöyle çevriliyor:

Kırmızı dikdörtgen içine aldığım kısım “iblis” kelimesine kadar. Kırmızı dikdörtgenin en sonunda yer alan (okla gösterdim)  iblis kelimesinin üstünde yer alan minik harfi görüyorsunuz. Bu şu anlama geliyor, ayetin ilk cümleciği “iblis” kelimesinde bitiyor. (durak işareti)

Yani; noktalama yapanlar bir yorum getirmiş ve ayet okunurken burada durulacak demişler. Tüm mealler ve tefsirler de (bilerek veya bilmeyerek) bu buyruğa göre yapılıyor.

İblis kelimesinde durularak yapılacak çeviri şöyle sonuçlanıyor:

1-Ve iz kulna lil melaiketi escüdü li ademe illa iblis ( Hani meleklere … hepsi secde ettiler İBLİS HARİÇ.)

2-Kaçındı ve büyüklük tasladı.

Şimdi ben desem ki “hayır burada bir yanlışlık var, ilk cümle (alttaki gösterim) kırmızı dikdörtgenle gösterdiğim yere kadardır ayet yanlış yerden bölünüyor.

Yani şöyle olsa desem:

1-Hani meleklere adem için secde edin dedik ve böylelikle secde ettiler (dikdörtgen içindeki kısım)

2-Sadece iblis kaçındı…. (İLLA İBLİS EBA)…

“Ne farkı var, ikisi de aynı kapıya çıkıyor” demeyin; İLLA ilk versiyonda “hariç” anlamına gelirken ikincisinde “SADECE” anlamına geliyor.

Tabi böyle bir şeyi ARAPÇA UZMANI olarak dahi iddia etsem ( ki şu aşamada asla değilim) BİLİNENE SON DERECE AYKIRI bir şey söylemiş olacağım için cahillikle suçlanırım.

Peki o halde hemen aynı konunun anlatıldığı başka bir ayete bakalım:

Hani Kur’an’da sürekli tekrarlar var diyorlar ya, bakalım bunlar tekrar mı yoksa başka amaçla rmı taşıyor bir yandan da buna bir örnek vermiş olalım. Konumuz yine aynı konu. Bu sefer konu tek ayet içerisinde değil de iki ayete bölünerek ve bir iki farklı kelime eklenerek anlatılmış.

Ayetin bir önceki ayette tam da benim burada bitirilmeli dediği yerde bitmesine dikkat!

Hemen devamındaki ayete de bakalım:

Benim iddiam buranın “İLLA İBLİS EBA” şeklinde çevrilmesi idi ama yine tam “İLLA İBLİS” kısmında durulmuş. “EBA (KAÇINDI)” kelimesi arada boşlukta duruyor.

Tabi burada da tartışma bitmez. Uzmanımız kimseyi ikna edemez.

O halde devam edelim:

Taha 116. ayet.

115 ve 117’ye bakabilirsiniz bu cümleye dahil olabilecek bir yapı yok.

Yani bizim “EBA” cümleyi “İBLİS” kelimesinde bitirmek pahasına boşta, yapayalnız duruyor.

Çünkü 3 ayette de “İLLA İBLİS EBA” derler ise bu “SADECE İBLİS KAÇINDI” ANLAMINA GELECEK VE “İLLA” “SADECE” ANLAMINA GELECEK.

Yani, sadece Kuran’ı inceleyerek Bakara 34’ün benim iddia ettiğim gibi çevrileceğine kuvvetli bir delil bulmuş olduk. Çünkü Taha 116 son noktayı koyuyor ki bir cümle “illa iblis” dedikten sonra “eba” diye bitmez. Ki bu “eba” sonrasındaki ayete de bağlanmıyor. Boşlukta duruyor. Dolayısı ile “iblis” kelimesinin üzerine ısrarla konulan durak işareti bir “yorum”.

Kuran metninde virgül, noktalı virgül gibi işaretler yok. Bazı iç içe geçmiş cümleleri anlarken yorum yapılabiliyor. İddiam o ki, Kuran metni dikkatle çalışılırsa bu yorumsallık ortadan kalkıyor.

Kuran’ı sadece mealinden fakat eleştirel gözle okuyanlar dahi, doğru çıkarımlar yaparak doğru anlamlara ulaşabiliyor. (En azından çelişkileri ortaya çıkarıyorlar ki bu çelişkili yerleri Kuran metninden çalışınca meal hatası olduğu anlaşılıyor, böyle çok vaka var) Ben de 2013 yılında Kuran’ı ağırlıklı olarak meallerden okumaya başlamıştım.

İkinci olarak sözlüklere, etimolojik bilgilere değil de Kuran metnine çalışarak Kuran’ın kendi kavramlarına hangi anlamları yüklemiş olduğunu saptayabiliyorsunuz.

Üçüncü olarak da Kuran metni üzerinde, yine sadece Kuran’a bağlı kalarak gramer yapı olarak bütüncül objektif bir analiz yapılmalıdır.

SONUÇ:

Ben, şu yetim halimle, sadece bağlamdan ve kavram çalışması sonuçlarından sezinlediğim bazı kritik tespitlerde bulunabiliyorum.

Kuran’ı objektif olarak yani Kuran metninin içerisinde kalarak gramer yönünden analiz edecek uzmanlara ihtiyaç var. İlahiyat Fakülteleri keşke bu işe el atsa.

One thought on “Meallerde gramer uygulama hatası yapılmış mıdır?

  1. Ardından gelen “ve istekbare ve kane min el kafirin” ifadesi “eba”yı açıklıyor. Buradaki “ve”, açıklama anlamındaki, “demek ki” anlamındaki “ve”lerden.

    İlginç bir şekilde çevrimiçi İslam Ansiklopedisi’nin bu konuyla ilgili Ahrufus Seba (Yedi Okuma) maddesi yıllardır “güncelleniyor”. Öbür ansiklopedilerin Yedi Okuma maddelerinde harekelerin ve durakların mantığa ve dilin kuralına uygun olduğu sürece değiştirilebileceğini söyleyen hadis anılıyor.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


*