“UYARILABİLME yeteneğine sahip olabilmek için gerekli bir ön hazırlık : SALAT “

“UYARILABİLME yeteneğine sahip olabilmek için gerekli bir ön hazırlık : SALAT “

Sen ancak sağlığına zarar gelmesinden korkan  ve sigaranın zararlarını bilenlere sigarayı bıraktırabilirsin.

Sen ancak devletten ceza almaktan korkan ve vergisini düzenli ödeyenlere sigarayı bıraktırabilirsin.

Kuran’da geçen “salat” kavramını anlamaya çalıştığım yazılarıma devam ediyorum. Sonuçları topluca “salat inceleme tablosu”ndan takip edebilirsiniz.

Çok kısa bir yazı olacak.

Önce yukarıdaki iki cümleyi inceleyelim.

İlk cümle hepimize “mantıklı” gelecektir. 2. cümleyi duyduğumuzda ise “nasıl yani?” demekten kendimi alamayacağız. Oysa iki cümlenin de kalıbı aslında aynı. “Sen şu işi şu şartları şu şartlarda olanlara yaptırabilirsin”. Eleştirel düşünce dersleri almayı planlıyorum. Muhakkak eleştirel düşünce ilkelerinde veya mantık biliminde 2. cümle türünden cümlelerin sakatlığı hakkında bir açıklama vardır. Çünkü ilk cümlede sebep-sonuç örgüsü içerisinde verilen mesajı net olarak algılıyoruz. Oysa ikinci cümlede bir yönlendirme var. Cümlenin mantık kurgusu öyle hileli ki, bizi “anlamaya” değil, “ek sonuç çıkarmaya” sevk ediyor.

“Demek ki vergisini düzenli ödeyenler sigarayı bırakmakta daha başarılı”

“Demek ki devletten ceza almaktan korkanlar sigarayı bırakmakta daha başarılı”

“Demek ki sigara içenlere devlet yaptırım uyguluyor”

Gibi ek sonuçlar çıkarabiliyoruz.

Oysa ki ilk cümle çok açık. Sigara zararlı bir şey, bu zararları bilen ve sağlığına önem verenlere bıraktırma ihtimali daha fazla.” Öyleyse sigaranın zararlarını ve sağlığın önemini insanlara anlatabiliriz.”

Buraya kadar tamamsa ayete geçebiliriz.

35:18 ( Fatır Suresi 18. ayet)

KİMSE kimsenin yükünü taşıyacak değildir; kendi yükü ağır gelen kimse onu taşımak için [başkasını] yardıma çağırırsa, yakını da olsa, [bu kimse] o yükün hiçbir parçasını taşıyamaz.  O halde [gerçekten] sen, ancak kavrayışlarının ötesinde olduğu halde  Rablerinden korku duyanları ve namazlarında dikkatli ve devamlı olanları uyarabilirsin; ve [şunu bil ki,] kim arınırsa yalnız kendisi için arınmış olur ve bütün yollar yalnız Allah’a varır. (M. Esed çevirisi)

Önceki yazılarımı okumuş olanlar “namaz kılmak” olarak çevrilen kısmın “veekâmû-ssalâ(te)”  yani “salatı ayakta tutmak” olduğunu artık biliyorlardır. 

Bu ayakta tutmak noktasından çokça bahsettim.

Ben bu yazıda yaptığımız büyük bir “mantık veya sorgulama” hatasından veya bir başka deyişle “kabullenme” hatasından bahsedeceğim.

Yazıya başlarken sunduğum 2. cümlede “nasıl yani” demiştik. “Vergisini ödeyen sigarayı daha kolay bırakır” cümlesini kabullenmemiştik.

Dünya hayatı olarak nitelenen alanda “akıl sahipleri” bu tip sorgulamaları devamlı yapar. Yapamayanlar ya dolandırılır, ya da benzeri belalara rastlarlar; sürekli yanlış seçimler yaparlar.

Fakat iş “ahiret hayatı” olarak nitelenen bir alan olunca ipe un seriyoruz.

“Ya işte ayet namazın öneminden bahsediyor” sonucuna varıveriyoruz. Eğer “namazlarını düzenli ve devamlı kılanlar ( ki bu çeviri tamamen hatalı) UYARILARA KULAN ASAN oluyorsa, neden “sen ancak zekat verenleri uyarabilirsin” denilmemiş,  neden “sen ancak oruçlarını aksatmadan tutanları uyarabilirsin” denilmemiş sorgulamıyoruz. Namazı düzenli kılanlar için “evet bu insanlar dini önemsiyorlar o yüzden burada vurgulanmışlar” diyebiliriz; ama zekatını aksatmadan verenler de veya orucunu aksatmadan tutanlar neden anılmamış?

Oysa “vergisini düzenli ödeyen” ile “sigarayı bırakma” arasındaki ilişkisizliği hemen sorguluyoruz. Akimus-salat “namazını düzenli kılan” olarak çevrilemez diye ispat ettiğimiz kimseler yine de hala buradaki ilişkisizliği sorgulamıyor.

Sigaranın zararlarını bilmek  ve sigarayı bırakmak arasında kurduğumuz çelişkisiz ilişki kadar  uyarılara kulak vermek ve namaz kılmak arasındaki ilişkiyi kurabilmeliyiz. Yoksa “vergisini düzenli ödeyenler sigarayı bırakmaya eğilimli” türünden bir sonuçla karşılaşıyoruz.

Salat öyle bir şey olmalı ki doğru söze “evet” diyecek bir ön hazırlık sağlamalı.

Salat, “UYARILABİLME yeteneğine sahip olabilmek için gerekli bir şey olmalı.

Kuran “akıl sahiplerine” seslenir. Israrla.

Biz “akıl sahibi” demek ne demek bunu bile düşünmüyoruz.

Çünkü alan “ahiret hayatı” alanı.

Yazı bitti. Düşünenlere.

7 thoughts on ““UYARILABİLME yeteneğine sahip olabilmek için gerekli bir ön hazırlık : SALAT “

  1. Selamlar,

    Ben de Lokman Suresi 4.ayet üzerine düşünürken siteniz karşıma çıktı. Salâtın insanın hakikati ile temas etmesi olduğunu düşünüyorum. Hakikat-i Muhammediye şeklinde tabir ettiği İbnül Arabi Hz. nin. Salatın bir diğer anlamı salavat da Peygamber Efendimize çekilmektedir, insanın hakikatine işaret ediyor olabilir. Namazın Kur’an-ı Kerim’deki bir karşılığının da zikir olması, ve zikrin hatırlamak anlamına gelmesi de, insanın hakikatini hatırlamasına işaret ediyor olabilir bu anlamda. Konu ile ilgili olarak internette şöyle bir şiir buldum aşağıda paylaşıyorum, daha iyi yorumlayabilirsiniz salât konusundaki çalışmalarınız vesilesi ile. Fırsat buldukça yazılarınızı takip edeceğim. Allah hakikatimize ulaşmayı nasip etsin inşallah cümlemize. Yazdıklarımda kusur varsa bana aittir, Allah tüm eksikliklerden münezzehtir.

    Huden verahmeten lilmuhsinin.

    Kolay gelsin 🙂

    “s a l â t”
    *
    rûmî der: ‘beş kez yere gaga vurmakta yok kâr !’
    o gönül yumurtanı ısıt da civciv çıkar !
    hak ateşi olmadan kuluçkaya hiç yatma !
    kör bile ‘ışık yok’ der, ısıyı etmez inkâr !
    * * *
    ‘“namazını doğrult”’ der allah ! sende yatan var !
    ‘“mağara yatırını”’ uyandıramamak âr !
    yoksa ‘“salâtın olur el ayak patırtısı !”’
    âdem’ini bil ! yoksa hak huzurundan kovar !
    * * *
    salât ayakta başlar, ayakta biter, niçin ?
    yatanı kaldır diye uyarıldığın için !
    ‘selâm’ dersin yüzünü dönüp sağ ve sol yüze !
    dış yüz zîrâ aksidir, selâm denilen için !
    * * *
    imâmın yanında bak ! kat’iyen durulamaz !
    imâmın arkasında durup kılınır namaz,
    zîrâ hepsi, imâmın gözü vasıtasıyla,
    kıbleye bakmalıdır ! bu sırrı bilen çok az !
    * * *
    ‘“hakk’a her şey her an bil, eder secde ve niyâz !”‘
    güne bakan, güneşe döner yüzü bütün yaz !
    kuşlar ışığı över güneş doğup batarken !
    hak diliyle her şey der : ‘beni islâm diye yaz !’
    * * *
    ‘“muhammed ve soyuna allah salât olsun”’ der !
    her nebîye, ‘“dipdiri kalkınca selâm eder !”’
    ‘“selâm”’ için, ‘“salâtı doğrult ! ayağa kaldır !”’
    ‘“fıtrî yüzünü açıp”’ fetîh yap ! ol iskender !
    * * *
    demek gerçekten ‘“salât”’ imiş dînin temeli !
    yusuf’u kuyusundan çıkarmaktır emeli !
    salât bu namaz olsa, hâşâ hak namaz kılar,
    ‘“salât olsun”’ der iken resûl’e ! düşünmeli !
    * * *
    salât duâ da değil ! allah duâ eder mi !
    o, kilisede duâ eden aziz peder mi !
    salât anmak da değil ! hak unutmaz ki ansın !
    ‘“salât olsun”’ der iken o, abes bir şey der mi !
    * * *
    rabb’ini görür görmez resûl, salât oldu farz !
    muhammed’e, o ‘“mahmud makamı”’ edildi arz !
    kâbe kapısındadır ‘“ibrâhim’in makamı !”’
    ‘ayağa kalkılan yer !’ ‘“makam !”’ kıyâmet bu tarz !
    * * *
    ibrâhim, nebî iken, dedi : ‘“rabb-ül-âlemin,
    dirilmeyi kâlbimde göster, olayım emin !”’
    ‘kara nokta’dan çıktı penbe beyaz o ‘hacer !’
    kendini şâhid tutup rabb’e ettirdi yemin !”’
    * * *
    resûl der :“salât benim kalb gözümün nûrudur !”
    ‘salât’ dişi kelime ! ‘“hûri”’nin onurudur !
    “resûl’e hakk’ın en çok sevdirdiği kadın bu !”
    elini, ayağını, öpüp kalk ! ayakta dur !
    * * *
    rükû, secde ve kamet ne imiş, oldu belli !
    kıble, hem yusuf ! hem de züleyha ! ince belli !
    aynen ‘“kadîr gecesi”’ gibi ‘“gözleri siyah !”’
    yirmi iki ‘ben’i var ! teni harf ! rûhu elli !
    * * *
    ‘“ona eli tertemiz olan ancak sürer el !”’
    yaklaşmak ister isen, kâlbinde aptes al, gel !
    kirlenmediğin için boy aptesti gerekmez !
    ‘“nûru tamamladı hak !”’ nefsindi batıl engel !
    * * *
    ‘“o gün yüzler ışıldar !”’ çünkü ‘“bakar rahmân’a !”’
    tertemiz can, rûhuna ayna olur ! bu mânâ !
    anla artık ‘“göklerin nûrudur”’ niçin allah !
    kavuş ‘düğün gecesi’ denen mübârek ana !
    * * *
    dipdiri taze kalır evlenen ışık ile !
    ‘“resûl’ün gözü sağa sola kaymadı bile !”’
    öyle bir genç gördü ki o, miraç gecesinde,
    aynen kendisi idi ! oldu bir tek âile !
    * * *
    bu yüzden dedi : “âlî ile ben bir tek nûruz !”
    bedenimiz perdedir ! her yerde bulunuruz !
    zîrâ âleme değil, âlemlere rahmetiz !
    ‘“salât”’ ve ‘“selâm”’ biziz ! kalblerde korunuruz !
    * * *
    ‘“salât”’ ve ‘“selâm”’ bizim ikimizin ismidir !
    uyurken ve ölünce çıkan rûhun resmidir !
    zîrâ her rûh, rahmân ve rahîm’den bir ışındır !
    evren bu ışınların donmuş olan cismidir !
    * * *
    câmi, cem eden demek ! sen her şeyi topladın !
    ‘“secdeye layık âdem”’ oldu bu yüzden adın !
    avucuna bak âmin derken ! oku ve topla !
    ‘doksan dokuz’ ismiyle sen allah’ı kapladın !
    * * *
    resûl’ün emriyle ilk müezzin oldu bilâl !
    hacer-ül-esved gibi siyahtır ! o ibret al !
    zîrâ, resûl’ün emri, aynen hakk’ın emridir !
    bak salâtı tanımlar ! üç şekil alan hilâl !
    * * *
    ‘“gündüzü soyup ondan çıkarır hak geceyi !”
    yâni gündüz de kabuk ! içi nûr ! keşfet iyi !
    demek gündüz de gece ! sen hep uyumaktasın !
    gözünü aç da uyan ! çöz artık bilmeceyi !
    * * *
    “bir bilsen uyumazdın ne için yaratıldın !”
    bu gafletin yüzünden, kaç kez rahme atıldın !
    en zavallısı sensin tüm uyurgezerlerin !
    ‘“salâtı kaldır da kalk !”’ yazık çok yıpratıldın !
    * * *
    ‘“mahşerde karanlıkta kalır uyanmayanlar !”’
    ‘“nûrunu bulan”’lardır ateşte yanmayanlar !
    ‘“körler nûrdakilerden ışık dilendiğinde,
    nûru arkanda ara denir !”’ anlayan anlar !
    *
    bu âyet : ‘“geri dön de !”’ ‘“ışığını bul”’ demek !
    üflenen rûhu şarttır ! üfleyene ödemek !
    ‘“melek olan, rabb’ine gönüllü teslim olur !
    şeytan ise zorlanır”’ rahimlerde ! çok emek !
    * * *
    ‘“allah varken âdem’e tapma olmaz ! iblîs der !”’
    ‘“çok insân hakk’a ortak koşarak îmân eder !”’
    secde eden, edilen ile bütünleşmeli !
    evlât babada saklı ! biri sır, biri peder !
    * * *
    ‘“insân için en büyük hayır, hîkmet !”’ çünkü öz !
    ‘“hikmet”’ de ‘“salât”’ gibi, bak yine ‘dişi bir söz !’
    ‘“bu, allah’ın fazlıdır !”’ ‘“dilediğine verir !”’
    ancak, ‘“hikmet”’le diler ! o, en âdil bakan göz !
    * * *
    rûmî der : ‘dâirenin merkezindeki erler,
    ağzımı dikti benim ! sır vermen yasak’ derler
    yâni çemberden değil de, kendi içlerinden,
    inen birine ancak müsâade ederler !
    * * *
    kur’an, bu dâireye demekte: ‘“yüce dîvân ! ”’
    şâhid olur orada kendine ‘“rûhu revân !”’
    ‘“rahmân’ın huzurunda saf saf dizilir”’ ‘“bizler !”’
    ‘“salât”’ uygulamana göre görülür dâvân !
    * * *
    ‘“hak ve yakınlarına ma’lûm sembolik âyet !”’
    üst makamdan izinsiz açıklanırsa şayet,
    ‘“kutsal rûh”’a işlenmiş suç olup affı yoktur !
    ‘dostlar’ ‘“hak kuralı”’na kesin eder riayet !
    * * *
    uluğ ! ‘“salât”’ sırrını bundan daha çok açma !
    zîrâ, ‘“biz”’i incitir, ona kim derse saçma !
    ‘“biz”’i inciten ise bir daha iflâh olmaz !
    sen ona de, ‘“aslandan bir merkeb gibi kaçma !”’
    *
    m.h.uluğ kızılkeçili
    ankara – 02.02.1997

    1. Turnusol kağıtları: Muhammed soyu, Züleyha, Hacer, huri, Karataş, Ali. Hiç biri Kuran’da geçmez. Kuran’ı izlemek gibi bir derdi olmayan birinin şiiri bu.

      1. Turnusol kağıtları 2: Kuran çalışmak -okumak ya da düşünmek değil ama. Çalışmak. Kuran çalışmak demeliyiz ki; Allah’ın hiç kullanmadığı ama böylece salat’a uyduracağımız bir anlam olsun. Sonra yasa. Sonra kendi tuhaf, uçuk kaçık fikirlerimizi destekleyecek batıdan referanslı nice alıntı. Oysa batı çöplüğünden ‘olur’ diyecek referanslar olduğu gibi ‘olmaz’ diyecek sürüyle referans da var. Artık rüzgar ne yandan eserse… Sonra Kuran’dan ayetleri kesip, kırpıp,ayetlerin öncesinde ve sonrasında ne dediğine, aslında kime söylediğine bakmadan, anlam bütünlüğünü hiç düşünmeden, sırf kendi tutarsız, tuhaf fikirlerinizi desteklemek için ayetleri istediğiniz yerden kesip, canınız nasıl isterse öylece olabilecek en serbest yorumuyla kırbaç gibi savurmak… Türkçe meal tavsiyesinde Allah’ın ayetlerini yok sayan, türkçe özürlü Edip Yüksel’in mealini Türkçe yazılmış güzel meal diye tavsiye etmek. Ali Rıza Safa’yı tavsiye etmek. Bu arada laikliğe karşıydın sen değil mi? Gülünç adam sen de…

        1. Cevabı Selim’e vermişsiniz ama ben de bir cevap iliştireyim.

          Salat’ın anlamı Kuran çalışmaktır diye iddia etmiyorum. Ama yol çalışmaktan geçiyor.

          Kendi uçuk fikirlerini desteklemek olgusunun var olması ya da böyle yapanların var olması sözlerimizi haksız çıkarmaz. Bu sitede 60 sayfaya varan yazılar yazdım; tüm derdim ayetlerin ne dediğine öncesine sonrasına bakmak oldu.

          Size bir yazı ileteyim; katıldığım bir yazı.

          Kurancılık akımı nereye gidiyor?

          https://gerceginkitabi.wordpress.com/2020/11/18/kurancilik-akimi-nereye-varacak/

  2. Selamünaleyküm,

    Arkadaşımız emek sarfetmiş ve çok güzel bir site hazırlamış, Allah razı olsun. Yöntem kısmında da açıkça ifade etmiş hüküm çıkarmak istemediğini, yazılarının geliştirmeye açık olduğunu. Belliki her namazımızda okuduğumuz Fatiha Suresinde dile getirdiğimiz “Maliki yevmiddin.” ifadesini uygulamaya çalışan, Lokman Suresi 27. Ayetten haberdar olan birisi.

    Diyelim ki burada yazan görüşlerin hepsi yanlış, o zaman bize düşen arkadaşımızı görüşleri hususunda, saygı çerçevesinde, yumuşak bir dille uyarmaktır. İnsanların kişilikleri ya da imanları hakkında yargıda bulunmak Allah’a mahsustur. Zaten kişiliklere hakaret etmek yasalarımıza göre de suçtur, dava açılabilir bu tür durumlarda. Hepimiz “online” platformlarda rahat haraket edebiliyoruz zaman zaman, fakat “online” platformlar, kullanıcılara ilişkin birçok bilginin erişilebilir kayıtlarının tutulduğu platformlar, o yüzden dilimize ayrıca dikkat etmeliyiz.

    Son olarak Nihat Hatipoğlu’nun aşağıdaki yazısını okumanızı tavsiye ediyorum. Peygamber Efendimizin (s.a.s.) insanları yargılama hususundaki tutumunu anlatmış örnek vererek.
    Yazının başlığını ve bağlantısını aşağıda paylaşmaktayım:
    İnsanların hataları veya imanları ile ilgili hüküm verme hakkı Allah’a aittir. Müminlerin görevi ise yanlış yapanı yargılamak değil, doğru yola çağırmaktır.
    https://m.sabah.com.tr/yazarlar/hatipoglu/2019/05/12/takdir-allahindir

    Selamünaleyküm,

Selim için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


*