Salat nedir? -Giriş-

Salat nedir? -Giriş-

Daha önce hiç bir geleneksel anlayıştan etkilenmemiş ve bunlardan haberi dahi olmayan birisi “Yalnızca Kuran’a güvenerek” Kitab’ı incelemeye ve Kitap ne derse onu yapmaya karar vermiş olsa;

-Mevcut “namaz” ritüelini bulabilir mi?

Burada hemen bir açıklama yapmayı gerekli görüyorum. Araştırdığım konu Kuranda geçen “SALAT” kavramının ne olduğu. Kuran’da “namaz” diye çevrilen kelimenin aslı “salat”. Dolayısı ile ben bu yazı dizisinde “Salat” kavramını Kuran’ın yönlendirmesi ile anlamaya çalışacağım.

Bu uzun bir yolculuk olacak. Sadece SALAT kavramını değil, ZEKAT, SECDE, RÜKU, AKİF, NÜSUK, TESBİH, KIBLE, BEYT, KIYAM, DUA gibi kavramları ve bir çok kavramı bütünsel olarak incelemek gerekecek.

İnceleme sonuçlarını bittikçe LİNK‘teki tabloya işleyeceğim. Çalışmam bittiğinde Salat ile ilgili tüm ayetler ve bu ayetlere ilişkin bütünsel bir inceleme ortaya çıkmış olacak. Niyetim bu yönde. Umarım başarabilirim.

Sözlükleri açıp “SALAT’ın kök anlamı şuymuş, terimsel anlamı da namazmış” deme kolaylığına ben de kaçardım. Fakat Kuran’ı inceledikçe bazı temel kavramların Kurandaki anlamlarında değil de sonradan yüklenmiş anlamları ile anlaşıldığını fark ettim. Bu konudaki bulgularımı paylaştıkça göreceksiniz, biliyor olduğumuz pek çok kavram sarsılacak. Ve önümüze iki yol çıkacak, “Kuranın net olarak açıkladığına mı güveneceğiz yoksa biliyoruz zannettiklerimize mi?

“Ne yani sen namaz ibadetini ret mi ediyorsun?” ve “Peygamberi devre dışı bırakırsanız işte böyle şaşırırsınız, yoldan çıkarsınız” diyecek ön yargılılara sözüm şu: Lütfen Kuran kavramları ile konuşalım, siz de biraz dersinize çalışın ve ortak bir sözde bir araya gelelim. Mesela siz “ibadet” derken neyi kastediyorsunuz? Kuran’ı incelerseniz ibadet kelimesinin Türkçe karşılığının “kulluk” olduğunu keşfedeceksiniz. Peki “namaz ibadeti yerine namaz kulluğu” dediğiniz oldu mu hiç? Bakın kavramları yerli yerine koymaya başlayınca, yol da ortaya çıkıyor. Kuranı çalışırsanız peygamberin de beraberindekilerin de Kuranı çalıştığının izlerini çok net göreceksiniz. Ben size Kuran çalışmayı teklif ediyorum. Bu çok acayip bir teklif olmasa gerek.

 

Soruya ve konumuza devam edelim:

Geleneksel (biliyor olduğumuz)  namaz tarifi:

-Öncesinde abdest alınması

-Yüzünü kıbleye dönmesi

-Kıyam ile başlaması

-Kıyam ederken Kurandan bir parça okuması

-Devamında rüku etmesi (Kurandan bir parça okuması?)

-Devamında secde etmesi (Kurandan bir parça okuması?)

-Devamında oturması (Kurandan bir parça okuması?)

-Ve “namaz halinden” çıkması

Ve bunların hepsini bu sırayla yapması….

Ve bunun bir “ibadet” olarak Allah’ın bizden istemesi…

Yukarıdaki tarifi ve kapsamı bir bütün olarak içeren bir ayet yok… Oysaki Kitapta çok uzun, çok detaylı tarifler içeren ayetler var. (Örnek 2:282)

Evet, yukarıda sayılan her bir maddeyi farklı farklı ayetlerden toparlayarak “Kuranda namaz ritüeli tarif edilmiştir” diyebilirsiniz. Ama unutmayın; örneğimizdeki kişi geleneğe dair hiç bir şey bilmiyor.

Biraz daha açalım:

Bu kişi, Kuran’ı açtı. Açılış (Fatiha) suresini okudu. Ve devam etti. Bakara Suresine geçti:

  1. Elif, Lâm, Mîm.
  2. İşte sana o Kitap! Kuşku/ çelişme/ tutarsızlık yok onda. Bir kılavuzdur o, sakınanlar için.
  3. Ki onlar, gayba inanırlar, SALATI İKAME EDERLER . Ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden, İNFAK EDERLER.
  4. Hem sana vahyedilene hem de senden önce vahyedilene inananlardır onlar. Âhireti gereğince kavrayıp anlayanlar da onlardır.
  5. İşte bunlardır Rablerinden bir hidayet üzere olanlar, işte bunlardır gerçek anlamda kurtuluşu bulanlar.

Bu kişi “SALAT” kelimesi ile ilk defa burada karşılaşacak. Empati kuralım… “Salat” kelimesi hakkında nasıl bir fikir edinebilir?

Ben bu gözle (gelenekten kendimi soyutlayarak)  ayete baktığımda SALAT’ın vahiyle ilgili bir şey olabileceğini, SALAT’ın sonunda bir rızık elde edeceğimi ve bunu başkalarına aktarmam gerektiğini anlıyorum. Ama yanılmış olabilirim. Kuranı bütünsel olarak okumam ve SALAT kelimesi hakkında daha çok fikir edinmem lazım.

 

İtiraz:

Değil SALAT kelimesini, hiç bir kelimeyi “geleneğin uygulamasını (buna sözlükler de dahil) hiçe sayan bir anlayış kavrayamaz. Bu yüzden Kuranı anlamak isteyen birisi geleneğin uygulamasını bilmek; geleneği körü körüne izlemeden eleştirel bir bakış açısıyla, Kuran’ın özü ile mevcut uygulamaları karşılaştırarak işin doğrusunu bulmak zorundadır. Gelenekten bi-haber insan profiliniz hayali bir profildir, böyle bir insan yoktur. Gelenek yanlış uygulamalar geliştirmiş olabilir. Fakat bu tümden onu reddetmeyi gerektirmez. Salat ya da namaz, Kurana göre tüm dinlerde mevcuttu. Kuranın ilk muhatapları İbrahim peygamberin yolunu çarpık bir anlayışla izliyorlardı. Dolayısı ile SALAT denilince neyin kastedildiğini biliyorlardı. Kuran “biliyor” oldukları/sandıkları şeyleri aşama aşama düzeltti. Bu yüzden biliyor oldukları şeyi Kuran tek bir ayette tekrar tarif etmedi. Sadece değişik ayetlerle yanlışları ayıklayıp doğru ve nihai şeklini verdi.

 

 

Cevap:

Öncelikle, bu toplumda bile “hadis” kelimesini bile hayatında hiç duymamış, hiç camiye gitmemiş, oruç tutmamış insanlar var. Tabi ki Kuran’ın kapağını da kaldırıp hiç bakmamış. Kaldı ki, Kuran’a Norveç’te, Çin’de  yaşayan bir insan da muhataptır. Bu yüzden örneğimdeki prototip hayali değil; olası bir profildir.

Peki bu “gelenekten bi-haber” insan size geldiğinde ona ne diyeceksiniz? Ona önce “gelenek algısı” eğitimi mi teklif edeceksiniz? Peki sizin bu yaptığınız, Kuran’ın bu “bi-haber” insana sırf kendi metni ile hitap edemeyecek olması iddiası değildir de bu nedir? Adam tüm Kuranı baştan sona okuyunca aklına “bir ritüel olarak namaz” gelmeyecek, bunu siz de biliyorsunuz…

Ben bu blogda içerisinde SALAT kökü geçen tüm ayetleri bağlamı içerisinde inceleyeceğim. Bakalım kaç tanesinde “bir ritüel” anlamı çıkacak?

 

“Dini iyice keyfinize alet ettiniz” diyeceklere bir not:

 

Kuran’ın yalnızca bir buyruğunu yerine getirmek, büyük bir suç olan ranttan (riba) arındırılmış bir yaşam sürme buyruğunu yerine getirmek bile büyük bir çaba ve özveriyi gerektiriyor. Durum böyleyken her deliğe sızmış olan faiz ve ranttan rahatsız olmadan yuvarlanıp gidenler mi dini kuşa çeviriyorlar, yoksa Kuran’ı adam gibi anlamaya ve uygulamaya çalışan, bunu yaparken de İslam’a sonradan sokuşturulmuş olanları ayıklayanlar mı? Tanrı, eş koşmaktan uzak duranların küçük suçlarını bağışlayacağını söylüyor (53:32). Bu zamanda eş koşmaktan uzak durmanın az bir iş olduğunu düşünenler büyük yanılıyorlar; ya kitabı ya dünyayı anlamıyorlar. Kuran’ın yönergelerini birkaç cümleyle özetlemek olanaklı (5:117, 7:33, 16:2,90, 21:25, 29:16-17, 41:14…). Ama törensel uygulamalar, hele bir de vekaletle yapılabiliyorsa, Kuran’ı ciddiye almayan kişilere kolay ve tatlı geliyor. “Namaz borcumuzu ödeyip kurtulalım.” “Sadakamızı verelim kurtulalım.” “Haccımızı yapalım, vekaletimizi verelim, paramızı Kızılay’a yatıralım, ondan sonra ayaklarımızı uzatıp yarı-hedonist yaşamlarımıza geri dönelim.” Ha, Kuran eğitimi veren tek bir kurum kalmamış ülkede, kimin umurunda? Modern yaşam bize mescitlerin iyi ahlak aşılayan kurumlar olması gerektiğini unutturmuşa benziyor. Artık “din özgürlüğü” var. Kimseye ahlak öğütleyemiyoruz, “hayatıma karışma” zılgıtı yiyoruz. Böyle bir ortamda “Kuran ocağı” ne ola ki, “salat” ne ola ki?

24 thoughts on “Salat nedir? -Giriş-

  1. kafamı epeydir kurcalayan konulara değinmişsiniz kurana göre namazı ve daha ıyı anlamam ici yardımcı olurmusunuz

    1. Salat bir faaliyettir. Salatın kimden kime yapıldığı önemlidir. Allah’tan nebiye, meleklerden nebiye, müminlerden nebiye, nebi’den müminlere, müminlerden Allah’a gibi çeşitleri vardır. Her bir salat çeşidi Kuran’da detaylıca açıklanmıştır. Uzun bir konu. Şurada çok güzel açıklanmış: http://bit.ly/2EPtrTj

      1. Teşekkürler linkten çalışmalarımda faydalanacağım. Tabi itiraz edeceğim bir çok nokta var 🙂

      2. Gönderdiğiniz linkte 4. Maddedeki Salat’ın “hayır duası” anlamına sahip olduğunu söylemiş arkadaş.

        Cin Suresi, 20. ayet: De ki: “Ben gerçekten, yalnızca Rabbime dua ediyorum ve O’na hiç kimseyi (ve hiçbir şeyi) ortak koşmuyorum.”

        Cin Suresinde “yalnızca Rabbime dua ediyorum” diyen Elçi bahsettiğim 4. maddede insanlara nasıl dua edebilir ? “hayır duası” anlamını Kurandan çıkarmak mümkün müdür ?

      3. Hiç güzel açıklayamamış. Doksan dokuz ayette geçen sözcüğü üç sayfada açıklayamazsınız. salat=namaz+x formülünü kuran bir alay adam var. Ben hiçbirinin bu formülü tutarlı olarak kanıtlayabildiğini görmedim. Sitenin gelenine bakınca temel kavramları çok da iyi anlamamış olduğunu görüyorum. Bilinen tapınak dinine modernizm sosu dökmüşe benziyor. Hurafe avcısına ihtiyacımız yok artık. Cesedi tekmelemenin kimseye yararı yok. Nüfusun nitelikli kesimi için çoktan ölmüş olan hurafenin yerine ne koyacağız? Kavga budur. Namaz+oruç+hac diye başlayan bildik formül Müslümanları erimekten ve yok olmaktan kurtarmayacak. Ölmüş hurafelerin yerine modernizm hurafesini koyacaksak bırakalım bu işleri.

  2. Var elbette. gerceginkitabi.wordpress.com’daki yazılarımda yer yer ucundan dokundum. Kuran’da salat adını ve salla eylemini gördüğümüz yerde Yasa’nın öğrenildiği ve uygulandığı belli. Konuyu baştan sonra anlatan bir yazı yazamıyorum çünkü birincisi bu sözcüğü Türkçeleştirmenin bir yolunu bulamadım. İkincisi, herhangi bir dilde herhangi bir eylem nasıl her iki yönde de çalışır (33:56) bulamadım. Yalnızca bu ayetteki istisnayı ortadan kaldırmak için sesteş iki ayrı sözcüğün (salat ve salat) bulunması gerekiyor, buna da ikna olamıyorum. Ama ayetlerin neyi anlattığı belli: Yasayı öğreniyolar ve uyguluyorlar. Tören bunun dışında. Törenin, ritüelin zaten reçetesi olmaz, törenin doğasına aykırı bu. Kendiliğinden oluşur. Şu anda namaz dediğimiz şey salatın törenselleşmiş, sonra da içinin tamamen çöpe atılmış biçimi. İçerik hiç kalmamış, salt tören kalmış. Namazı kurtarmaya çalışmaya gerek yok. O zaman neden Türkçe namazı savunuyorsun derseniz, salatın namaz olmadığına, camide anlamlı ve yararlı bir şeyler yapıyor olmamız gerektiğine, iyi şeylerle Allah’ın isteklerinin farklı şeyler olmadığına insanları uyandırma potansiyeli bulunduğu için derim.

    1. ”Namazı kurtarmaya çalışmaya gerek yok.”
      Sakin ol şampiyon!
      Sırf Allah’ın rızası için O’na ‘yüzünü dönen’ ve O’na ‘yönelen’ insanlara neredeyse bid’at ehli diyeceksin. İyi ama ‘Fakat o ne doğrulamış ne de salat etmişti. Ancak o yalanlamış ve yüz çevirmişti. (Kıyamet 31-32) Şimdi ‘yüz çevirmenin ‘zıttı ‘yüzünü dönmek / yönelmek’ değil midir? Ben fakirin arapçası tam takır. Yani siz zat-ı şahanelerin ki gibi değil… Ama biraz Türkçe bilen biri olarak ‘yüz çevirmenin’ zıttı destek / toplumsal barış ve destek / yasayı çalışmak (!) / eğitim öğretim vs. midir?.. Yani bunlar bu ayetteki sözcüğün karşılığı olabilir mi? Sizin de o çok kültürlü, ‘’nitelikli’’ kulağınızı tırmalamıyor mu?.. Yoksa kulağınız sadece kendi bulduğunuz / inandığınız anlamlarla mı dolu?.. Modern –bir dakika ne demiştin sen- ‘’ nüfusun nitelikli kesimi’’ için istemediğimiz kadar anlam bulabiliriz salat’a değil mi?.. Hakkı Yılmaz Sgk, Bağkur’a kadar vardırmıştı işi. Yapma Volkan!..
      Şimdi bu ‘’arapça bilmeyen ‘tapınak dininde ceset tekmeleyen (!) ‘’–anlamadım ki ne derdin var senin. Korkudan dilim tutuldu yeminlen- ‘’çoktan ölmüş namaz+oruç+hac gibi hurafeleri yapanlar…’’ Acaba diyorum affınıza sığınarak bu ‘’hurafe avcıları’’ sürekli kendine dönmekten kendine kıvrılmaktan kendiyle meşgul olmaktan yorulup iftitah tekbiri ile Allah’tan başka her şeye sırtını dönüp yani yalnız ‘O’na yönelip yüzünü O’na dönmüş’ olmuyorlar mı? Kendinden, kibrinden vazgeçip Rahman’da kaybolan… Tıpkı denize düşen bir damla gibi.

          1. Çalışkan Selim’in cevabı gelmeden ben yazayım. Bu aralar hem sizin ‘Bir Yolculuğun Öyküsü’ hem de Selim Çalışkan’ın e-kitaplarını okuyorum. Hani kalbimizi onaran konuşmalar / sözler vardır ya; aynen öyle. Kalbime iyi gelmeye başladı yazdıklarınız.

      1. Size uzun bir yanıt yazmıştım ama kaybolmuş. Dediğiniz gibi sırt çevirmenin tersi yönelmektir. Sırt çevirmek nasıl fiziksel değil soyutsa yüzünü dönmek de öyledir. Bütün gün ahlaklı olmaya çalışırsanız bütün gün yüzünüzü dönük tutmuş olursunuz. Sabah ve akşam açar ahlak kitabınızı çalışırsanız sabah ve akşam AYRICA YÖNELMİŞ olursunuz ve böylece denklem yerli yerine oturur. Ben salat için eğitim yardımlaşma demedim hiç. Geçerken uğramakla kalmayın, olumlu anlamda daha fazlasını bekliyorum.

  3. Ben de bir ilahiyatçı olarak yaklaşık 20 yıldır Kur’an inceliyorum ve salat konusundaki fikirlerinizi,yani araştırmanızı takdirle karşılıyorum.Benim düşüncelerimle örtüşdüğünden değil,gerçeğin ta kendisi olduğunu düşündüğümden.Bu cümleleri bir camide anlatsanız dışarı sağ çıkamazsınız.Allah herkese hidayet versin.Salat insana kötülük yaptırmaz ayetini düşündüğümüzde İslam dünyasında insanların çok mutlu olmaları gerekir.63 yaşında biri olarak hep kan,intikam,hırsızlık,talan,kul hakkı yiyip hakkına razı olmayan insancıklardan ibaret.Özetle kaleminize ve yüreğinize sağlık.Allah’a emanet olunuz.

    1. Teşekkür ederim; gramer konusundaki eksikliklerim dolayısı ile zaman zaman yavaşlıyorum; daha doğrusu bilgim arttıkça yanlış yapma korkum da artıyor. Bu konuda Arapça gramerine vakıf ve Kuranı objektif olarak inceleyen Kuran çalışırlarının yardımlarına çok ihtiyaç var.

      1. Salat Kısaca Dini Ayakta Tutmaktır.Allah’ın rızasına uygun yaşamak, Allah’ın Dinini İkame etmek.

  4. Salat gibi en temel kavramlarını bile anlamlandıramadığınız bir kitabı, nasıl hayatınızın merkezine koyabilirsiniz ki? Mesela salâtı öyle sınırları alabildiğine geniş ve belirsiz bir şekilde tanımlamaya çalışıyorsunuz ki, artık tanımlanamaz bir hale geliyor. Kuran çalışmak, kuran dersi, mesajı doğru iletmek, ayakta tutmak için yapılan her türlü gayret/mücadele, mali destek vs. Artık zekat, kıyam, sabır, cihad ve kuran’daki nice kavram salat içinde erimiş, pek bir önemi kalmamış oluyor böylece.
    Burdan çıkış yok. Bunu nasıl göremiyorsunuz?
    Esenlikler dilerim.

    1. Kavramların birbirinin içinde erimesi onları önemsizleştirmiyor. Hatta belki güçlendiriyor, anlamayı kolaylaştırıyor ama önemsizleştirmiyor. Ana-babanız size aynı şeyi “ahlakı ol, uslu ol, akıllı ol, sağduyulu ol, adam gibi davran, söz dinle, saçma işler yapma, deli olma” vb. öğütlese öğüt veya kullanılan sözcüklerden her biri önemsizleşir mi? Yoksa tam tersi olur, bunlar bir anlam bütünlüğüne ulaşır, size sertçe “Oğlum!” diye seslenmeleri bütün bunların yerine geçmeye başlar mı? Müslümanların birbirlerine “Allah’a kulluk et” demelerinin bütün kitabı hatırlatan bir şifre olması gibi.

      Öğüdün kendisini yararsız veya yanlış buluyorsanız ayrı konudur, onu tartışalım.

      Bu arada bu yorumu yukarıda “salat”a yakıştırdığınız anlamların hepsine katılmadığım halde yapıyorum.

      1. Kavramların birbiri içinde erimesi, kavramları birbirinden ayıran sınırların silikleşmesi anlamayı kolaylaştırıyor öyle mi? Doğrusu böyle bir söze ne denir bilmiyorum. Yani biri size ”ahlaklı olmak nedir, sağduyulu olmak nedir, deli olmamak nedir” diye sorduğunda; sertçe ”Oğlum” gibi olmak mı diyeceksiniz.

        Bu sayfanın başlığı bile ‘Salat Nedir’ Yani bu kavramı anlama çabası üzerine kurulu. Ama siz kavramların birbirine yakın olan yan anlamlarının yani kesişim kümelerinin üzerinden gidiyorsunuz. Anlamı güçlendiriyor dediğiniz şey de tam olarak bu. Ahlaklı olmanın, sağduyulu olmanın anlamlarından sadece biridir öğüt almak. Ama bu kavramları sadece bu anlam üzerine kuramazsınız. Tıpkı salat gibi çok anlamlı/katmanlı nice Kuran kavramını da ‘Kuran çalışmak, ya da namaz’ gibi yan anlamlarından biri üzerine kuramayacağımız gibi…

        1. “Salat=Kuran çalışmak ya da namaz” diyen biri var mı, kaynak gösterebilir misiniz?
          “Salat= İlahi mesajın ortaya konulması için yapılan her türlü faaliyeti içeren gayret, çaba. Cihat=İlahi mesajın ortaya konulması için yapılan her türlü faaliyeti içeren gayret, çaba. İslam=İlahi mesajın ortaya konulması için yapılan her türlü faaliyeti içeren gayret, çaba.” Bunu diyen var mı, kaynak gösterebilir misiniz?

  5. Yani anlatmak istediğim; salat nedir: ilahi “mesaj” ın ortaya konulması için yapılan her türlü faaliyeti içeren gayret, çaba.
    Peki cihad nedir: ilahi “mesaj” ın ortaya konulması için yapılan her türlü faaliyeti içeren gayret, çaba.
    Peki islam nedir: Allah’a teslim olmak, yani O’nun kitabını ayakta tutmak için yani, ilahi “mesaj” ın ortaya konulması için yapılan her türlü faaliyeti içeren gayret, çaba.
    Kur’an’daki bir kavramı mesela salatı diyelim, yukardaki gibi tanımlarsanız; sanırım bulduğunuz anlam kalbinizi ve aklınızı mutmain etmeyince, olabilecek en esnek, her şeyi içine alabilen, kimsenin itiraz etmeyeceği anlamı yani anlamsızlığı seçiyorsunuz. Bu tıpkı hangi takım kazanır sorusuna, iyi olan kazansın demek gibi. Ama işte siz de görüyorsunuz bir kavramı böyle tanımlayınca; tüm kavramlar kişiliklerini, özelliklerini kaybediyor.
    Bir de size sormak istediğim bir şey var: ayetlerin karşılıklarını yazarken bazen şöyle diyorsunuz: ”Bu en doğru çeviri.”
    Arapça bilmediğini söyleyen biri olarak, bir çevirinin en doğru çeviri olduğuna nasıl karar veriyorsunuz?
    Sanırım çince de bilmiyorsunuz. Mesela Mo yan’ın ”İri Memeler ve Geniş Kalçalar” kitabı doğru mu çevrilmiştir?..
    Bilmediğiniz bir dilden yapılan çevirilerden hangisinin en doğru olduğunu anlamak gibi bir yeteneğiniz var sanırım.
    Bunları size saldırmak ya da incitmek amacıyla yazmadım. Kalbinizi kırdıysam affola.
    Esenlikler dilerim.

  6. Nazik eleştiriniz için teşekkür ederim. Böyle hoş bir üsluba neden kırılayım; mesele yol yürümekse, mesele doğruyu bulmaksa bu tarz eleştiriler bize olsa olsa umut verir.
    Sondan başlayayım: Arapça’ya olan uzaklığım ile Çince’ye olan uzaklığım eşit değil. Kuran’ı Arapça okumayı biliyorum, bildiğim için kelimeleri tanıyorum, 2013 yılından beri çalışa çalışa ilerleme kaydettim. Kuran’ın Arapça’dan bağımsız olarak kendi içerisinde bir dil özelliği var. Hatta bazı konuları ben fark ettikten sonra yıllların ilahiyatçılarının ağzından aynısını duymam gibi pek çok tecrübe yaşadım. Bu benim üstünlüğüm değil; Kuran metnini çalışa çalışa Kuran’ın kazandırdığı bir şey. Dolayısı ile bazı konulardaki iyi-kötü çeviriyi fark edebiliyorum. Bu salt metne bakarak mevcut Arapça bilgisinden dolayı varılan bir sonuç değil; Kuran’ın o kelimeyi değişik yerlerde nasıl kullanmış olduğunu, bağlamları vb. konulara zamanla vakıf olmanın getirdiği bir farkındalık. Çince ne bir harf bilirim, ne bir aşinalığım var. Dolayısı ile kıyaslanabilecek örnekler değil.
    .
    .
    “Salat, ilahi “mesaj” ın ortaya konulması için yapılan her türlü faaliyeti içeren gayret, çaba.” demem bir tanım değil; anlamak için bir çerçeve çizmek. Futbol bir spordur demek gibi bir şey. Futbolun foot= ayak ball= top; ayakla oynanana bir spor türü olduğunu , sonra alt kurallarını keşfettim demiyorum. Ama futbol, mesela, yemek yemek değil; futbol bir spor. Ben de Kurandaki “salat” kavramının “namaz/bir ritüel çeşidi” karşılığı verildiğinde oturmayan yerlerini gördüğüm için sil baştan inceliyorum. Şu ana kadar yaptığım bu. Tüm ayetler, ilişkili kavramlar bittiğinde ne olacak ben de henüz bilmiyorum.

  7. Kitapta bahsedilen kavramların hepsinin Allahin mesajı ile ilgisi var.Kitap mesajın kendisi, elci mesajı ileten kişi, hidayet mesajin kılavuzluk yapması, takva kişinin mesaja uyma derecesi, mumin mesaja güvenme, kafir mesajı örtme,zekat mesajı yerine getirenin arinma hali,kiyam mesaj için ayağa kalkma,harekete geçme, ruku mesaja boyun etme,secde mesaja itaat ,kıble yönünü sadece mesajın istikametine çevirme, salat mesaja baglilik
    Bu örnekler çoğaltılabilir. Benim anladığım ,Allah, insanlar gerçeği anlasınlar diyerek arapçada ki kavramlari ,o gerçek etrafına toplamış. Zaten Kurani ilk defa defa okuyan herkes ,kitapta ne kadar çok tekrar var,Allah hep aynı şeyleri tekrarlamak durmuş diyorlar.
    Dolayısıyla Mehmet Beyin söylediğinde de bir gerçeklik payı var.Bence bu durum bizim içimizi ısıtmalı.Böylelikle ,gercegin bizimle uyumunu anlar,kolaylastirilan ve fıtrata uygun olan yükümlülüklerimizin (dinimizin)farkına varmış oluruz.
    Fakat bugün bize din diye anlatilan kavramların, konularin abartmıyorum %90 ı tamamen uydurma.İşte Kurandaki benzeşme ve tekrarlar sayesinde ,bizler ,gerçeğin bize söylendiği gibi olmadığını anlıyoruz. Yine Kurani ilk defa okuyan birisi ,Kurandaki yükümlülüklerle (din) bize anlatılanların alakası olmadığını anlıyor ve “Halkın katındaki dinle ,Hakkın katındaki din farkliymis”gibi doğru cümleler kurabiliyor.

  8. Peki, Kuran çevirileri hakkındaki size yaptığım itirazımı geri çekiyorum. Haklısınız, Allah’ın kitabını, bir insanın yazdığı herhangi bir kitap gibi düşünmemeliydim; çevirisi bile olsa…

    Salât kelimesinin her zaman “namaz” diye çevrilmesinin yarattığı anlam karışıklığını da kabul ediyorum. Doğrusu salât konusundaki incelemenizin nasıl sonuçlanacağını merak ediyorum ben de. Çünkü bu üzerinde çokça düşünülmeye, zaman ve emek harcamaya değer bir konu… Tabii eleştiri hakkımızı saklı tutarak…

    Bu kısmı biraz itiraf gibi olacak ama size yazdıktan sonraki günler biraz sıkıntılıydı benim için. Çünkü samimiyetle Allah’ın kitabına eğilmiş birini, O’na gönlünce bir yol bulmaya çabalayan birini incitmekten Allah’a sığınırım. Öyle üst perdeden insanları kolayca yargılayan, kırıp-döken biri gibi konuşmaktan da… Neyse cevabınız rahatlattı beni.

    Esenlikler dilerim…

  9. Değinilmesi gereken önemli bir mesele de Kuran’da geçen salatin genel bir kavram olması.
    Birden fazla salat çeşidi var .
    87:15 Allahı hatırladı ve salat etti (onu takip etti)
    Bu insandan Allaha olan salat çeşidi
    Saladın başka çeşidi de Allahın insana olan salatı
    33:56 Allah ve melekleri Nebi’ye salat ederler
    Buradan ise Allahın ve meleklerin Nebi yi desteklediği çıkarımı yapılabilir.
    Üçüncü tip salat da Ayetin devamın da görünüyor
    ‘Ey inananlar Nebi’ye salat etmelisiniz(onu destekleyip,takip etmelisiniz)
    Buradan da insanlar arası salat çıkarımı yapılabilir.
    Burada bi tür destekleşme var ve bu salatın kapsayıcı bi kavram olduğunu gösteriyor.
    İnsandan, Allaha, Allah tan, İnsana, İnsanın da insana salatı var.Yani metnin bağlamına göre farklı tip salat manaları veriliyor.
    2:238 : Yakından takibini (salavatını/çoğul) koru
    Salavatın bura da çoğul kullanılması bunun 2 den fazla olduğunu belirtir. Çoğul olmasının sebebi ritüel namaz değil, Kur an da bahsedilen 3 veya daha fazla salat çeşidene atıftır.Basitçe bu ayeti bağlamı ile okursak bir önceki ayetler de (2:221-237 ) evlilik, aile ve boşanma ile alakalı hükümler içerdiğini görürüz. Pasajdan, ayetlerin bağlamından anlaşılacağı üzere salavattan kasıt bizlerin bu konulardaki emirleri yakından takip etmemiz gerektiğidir.
    Nisa 102 ‘de anlatılan bugün bilinen namaza karşı gelmektedir. Burada ki secde gerçekten yere kapanmak olduğunu farz edip okursak daha da netleşiyor:
    102: Sen de (tekil)içlerinde bulunup, onlara salatı ikame ettirdiğin zaman(hala tekil) onların bir kısmı(tekil) beraber salata dursun ve yanlarına silahlarını alsınlar. Ve onlar secde ettiğin de”
    Hepiniz secde ettiğin de demiyor onlar diyor yani lider secde etmiyor ‘Daha sonra arkanıza (çoğul)geçsinler’ Ne oldu? Ani bir özne değişimi? Onlar lider hariç yere kapandı,Bu klasik namaz anlayışına ters .Ben ayetten bunu anladım : Burada ki secde savaş ortamındayken salat vakitlerin de verilen kurallara boyun eğmeyi ifade ediyor. Ayette geçen ‘varaikum’ kelimesi, birinin başka bir insanı göremeyeceği bir pozisyonda bulunması anlamına geliyor.Ben bura da bu kelimeye ‘sizi örtsünler’ anlamı verdim. ” Sende içlerin de bulunup salatı ikame ettiğin vakitlerde onların bir kısmı silahlarını yanına alarak senin yanına gelsin ” Örneğin ortada bir lider var ve askerler silahlarını alıp yanına geliyor. Allahın sözünü işitecekler.Allahın sözüne boyun eğecekler ve ayrılacaklar.Sonra başka bir grup daha gelecek ve bu tekrarlanıcak. Emirlere boyun eğdiklerin de yerlerine geri çekilip salat edenleri koruyacaklar. Kısacası Savaş sırasın da salat vakitleri dönüşümlü yapılıyordu. Nisa 103 te “Güvendeyseniz salatı ikame etmeye devam edin” Demesinin nedeni bu.

Selim için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


*