Salat Nedir 2 – Bakara 43-45

Salat Nedir 2 – Bakara 43-45

 

“SALAT” kelimesine bir ön anlam yüklemeden, Kuran’ın bu kelimeyi hangi anlamda kullanmış olabileceğini araştırma çalışmamıza devam ediyoruz.

Bakara Suresi 43. ve 45. ayetlerde “SALAT” kelimesi geçmektedir. Ayetleri “bağlam” içerisinde okuyalım:

(Görselde paylaşmış olduğum çeviride ufak düzeltmeler yaparak VE PARANTEZLERLE YORUMLARIMI YAZARAK ayetleri tekrar aktarıyorum.)

  1. Ey İsrailoğulları! Size lütfettiğim nimetimi hatırlayın; bana verdiğiniz söze vefalı olun ki, ben de size ahdimde vefalı olayım. Ve yalnız benden korkun.
  2. Beraberinizdekini doğrulayıcı olarak indirmiş bulunduğuma GÜVENİN. Onu ilk inkâr eden siz olmayın. ( İMAN, EMİN OLMAK, DELİL ÜZERİNE İNANMAK’tır. GÜVENMEK İÇİN KİTABI ÇALIŞMAK GEREKMEZ Mİ?) Benim ayetlerimi az bir bedel karşılığı satmayın. Ve yalnız benden sakının.
  3. Hakkı bâtılla/saçmalık ve tutarsızlıkla kirletmeyin. Bilip durduğunuz halde gerçeği gizliyorsunuz.
  4. SALATI İKAME EDİN, zekâtı verin; rükû edenlerle birlikte rükû edin. ( ZEKAT VE RÜKU KAVRAMLARINI İNCELEME ZORUNLULUĞU VAR)
  5. İnsanlara hayırda erginliği/dürüstlüğü emredip de öz benliklerinizi unutuyor musunuz? Üstelik de Kitap’ı okuyup durmaktasınız. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ( KİTABI OKUMA/ÇALIŞMA EYLEMİNE AÇIK BİR VURGU VAR, burada şu denilebilir: SALAT Kitabı “içselleştirme ve hayat geçirme ” ile ilgili bir eylemdir.
  6. Sabırla ve SALAT ile yardım dileyin. Hiç kuşkusuz bu, kalbi ürperti duyanlardan (ÖNEMSEYENLER DİYE DE ÇEVRİLEBİLİR Mİ?) başkasına çok ağır gelir.

 

Hani üniversite ve benzeri sınavlarda bize paragraflar verip “bu parça hangisinden bahsediyor olabilir/olamaz” diye sorarlardı. Ayetleri bu dikkatle ve anlam bütünlüğünü bozmadan okursanız SALAT kavramına ilişkin ipuçları elde edeceksiniz.

Ayetler bütününde Allah İsrailoğullarından bir “edim” istiyor. Bu edim “size indirdiğime GÜVENİN” diye başlıyor. İnsanlara iyi şeyler önerip öz benlikleri unutmamaktan bahsediyor. Peki bu edimleri yerine getirebilmek adına yapılacak olan SALAT, abdest alıp yüzünü kıbleye dönüp günün belirli vakitlerinde Kitap’tan belirli parçaları dikilerek, eğilerek ve yere kapanarak okumak olabilir mi? Burada Allah “ritüel” mi istiyor sizce yoksa bir aksiyon mu istiyor?

Ayetleri okuduğumuzda SALAT’ın;

-Kitaba güvenmek ile

-Gerçeği gizlememekle

-Kitabı okumak ile

İlişkili bir kavram olduğunu anlıyoruz.

Sırf bu ayetlere bakarak da Namaz = Bir ritüel  anlamını çıkarmak mümkün değil. Fakat ayette yeni iki kavram ile tanıştık: Zekat ve rüku…

Zekat kavramı “temizlenmek, arınmak” anlamında Kuranda kullanılmış bir kavram. Bu ayette yaygın kabul edilen anlamı ile “kazandıklarınızın bir kısmını ihyitaç sahiplerine verin” anlamı mı var yoksa SALAT edin ve sonucunda “ARININ” anlamı mı var, ileride bakacağız. Ayrıca “RÜKU” kavramı da burada “namaz içerisinde yapılan bir hareket” anlamında mı yoksa başka bir anlamda mı kullanılmış ona da ileride bakacağız.

Sonuç olarak sırf bu ayete bakarak SALAT ‘ın NAMAZ olarak anlam verilemeyeceğini gördük.  Şöyle izah etmeye çalışayım: Eğer NAMAZ, kapanıp Kitap’tan bir konuyu çalışmak olsa idi, o zaman ayette geçen SALAT kelimesi ile bugün uygulanan NAMAZ ‘ın zıt düşmediğini söylerdim. Sırf bu ayete bakarak yine de “SALAT’ın anlamını buldum” demezdim ancak, anlamlar zıt düşmüyor derdim. Oysa ki, bu ayette ben SALAT’ın

-Kitaba güvenmek ile

-Gerçeği gizlememekle

-Kitabı okumak ile

İlişkili bir kavram olduğunu anlıyorum.  Bir “ritüel” anlamı en uzak düşen anlamlardan birisi. Aksini düşünenleri dinlemek isterim.

Can alıcı bir soru ile bitirelim:

Neden “secde edenlerle secde edin” denilmemiş veya neden SALAT edenlerle SALAT EDİN denilmemiş?

14 thoughts on “Salat Nedir 2 – Bakara 43-45

  1. Nisa 102. ayetteki Salat kavramı ne olabilir? Bu ayette namaza bir vurgu sayılır mı? Çünkü bir kısım silahlarını yanına alırken diğerleri secdeye varsın, sonra da diğerlerinin bu eylemi yapması geçiyor. Salattan kasıt Kitab-ı okumak değildir sanırım.

    1. Nisa 102 yi sonlara bıraktım çünkü oturtmam gereken kelimeler var. Mesela silah ve yağmur….

      Ama mesela şunları sorabilirim.

      Sen onların içlerindeyken … diyor… İçlrinde olmadığı zaman diğerleri ne yapıyor?

      “fe iza secedu” dediğinde secde edenler kim? Eçli secde ediyor mu?

  2. @Kuranincelemesi
    Bu ayetin bağlamında düşünecek olursak;
    Salatın, namazı da kapsayacak şekilde hem destekleme,dayanışma,ittifak etmenin yanı sıra toplumu aydınlatma,tebliğ gibi anlamları ile birlikte geniş bir anlamı olan bir kavram olduğundan söz edebilir miyiz?
    Nitekim bu ayette, nereden bakarsam bakayım ritüel anlamı dışında başka bir anlama gelecek birşey göremiyorum.Yani salat geniş bir kavramı olan bir kelime ama savaş,sefer gibi durumlarda sadece ritüel boyutu yeterli olurmuş gibi de olabilir.Nisa 102 dışında da ritüel anlamına gelecek bir kullanımını da göremedik.Işin ilginç tarafi;vahyin ilk zamanları elçi ve yanındakilerin salatın nasıl yapılacağını,bu kadar kuranda geçen bir emiri bildiklerini de şüphe yok.O dönem de yaşamadığımıza göre de onların yaptıklarını kopyalama şansımız da yok.Rivayetler var ancak hep ritüel kısımlarına değinilmiş ve ne kadar güvenilir oldukları şüpheli.Tek referansımız aklımız ve kuran üzerinde çalıştıkça,emek gösterip çabaladikça birşeylere ulaşabileceğimizi düşünüyorum.

  3. Salat iletişim kurmak zekatta arınmaktır.
    Aracısız ve konsantre olarak iletişime geç ve arın.
    Bu konuda Müzzemmil Suresini iyi incelemelidir.

  4. Salat destek demektir.bu konuda hemfikiriz galiba.

    Peki salat bir eylemmidir yoksa ritüel mi.

    Ben,salatın hem yaşam biçimi olup dine destek olunması hem de vaktinde(3 veya 5 vakit) yapılması ve allahtan destek istenilmesi olduğunu düşünüyorum.

    Nisa 103.Ayet: Namazı bitirince de ayakta, otururken ve yanınız üzerinde yatarken (daima) Allah´ı anın. Huzura kavuşunca da namazı dosdoğru kılın; çünkü namaz müminler üzerine vakitleri belli bir farzdır.

    Şimdi arapçasına bakın.
    Namaza karar verince(gaza) ayakta,oturarak,yanlarınız üstünde?
    Allahı düşünün,
    Tatmin olunca da namazı ikame edin….

    Yani gün boyu insan,allahı düşünür.
    Kalbi tatmin olunca kalbinde şüphe kalmayınca da vakitli olan namazda allahtan destek ister.

    Peki allahı düşünmek nedir? Aynı ifadelerin geçtiği başka ayet,

    Al-i İmran 191.Ayet: Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her vakit) Allah´ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler (ve şöyle derler:) Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tesbih ederiz. Bizi cehennem azabından koru!

    Yani,yaradılış delillerini gün içinde hep düşün tatmin olana dek.
    Sonra belli vakitlerde allhtan destek iste.

    Peki zekat nedir?

    Lokman 4.Ayet: O kimseler, namazı kılarlar, zekâtı verirler; onlar ahirete de kesin olarak iman ederler.

    Aynı surenin devamında salat aynen kalıyor ve zekat kavramı yerine bakın ne geliyor?

    Lokman 17.Ayet: Yavrucuğum! Namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış, başına gelenlere sabret. Doğrusu bunlar, azmedilmeye değer işlerdir.

    Yani benim anladığım
    Salat,kendini arındırmak
    Zekat,başkalarını doğru yola çağırmak

    En doğusunu allah bilir.

    1. Allah’tan destek istemek eylemle mi olur yoksa ritüelle mi? Ritülelle DE oluyorsa, neden “Kuran ayeti” okuyoruz “namaz”da? Mesela “Yetimlere mallarını verin ve iyisinin yerine kötüsünü koyup değiştirmeyin ve onların mallarını, kendi mallarınıza katıp yemeyin; çünkü bu, pek büyük bir suçtur.” demenin destek istemek ile ilgisi nedir? Allah bize “yetimin malalrını yeme” diyor biz bunu “destek” isterken kime söylüyoruz? Sonuç olarak bunun ayırdına varan bazı kişiler de bu sefer “namazda dua ayetleri okunur”, “yalnızca fatiha okunur” gibi söylemler geliştirdiler.

  5. Bir başka konu da rüku ve secde.

    Şu soruları sorayım
    1. İsra 107.Ayet: De ki: Siz ona ister inanın, ister inanmayın; şu bir gerçek ki, bundan önce kendilerine ilim verilen kimselere o (Kur´an) okununca, derhal yüz üstü secdeye kapanırlar.

    Burda yüzüstü diye çevrilen kelime çenedir.
    Aynı kelime şurada geçer
    Yasin 8.Ayet: Biz, onların boyunlarına halkalar geçirdik. O halkalar çenelere kadar dayanmaktadır. Bu yüzden kafaları yukarı kalkıktır.

    Bağlantıyı farkettiniz mi?

    2. Rüku ayetlerinde dikkatimi çeken nokta şu
    Hep bi hatadan sonra rüku ediliyor sanki.

    3.ademe secde etmek nedir acaba
    Adem as halifeydi

    4.yusuf suresi sonunda anne babasının kardeşlerinin yusufa secde ettiği yazar

    Yusuf as şehrin yöneticiydi

    Bu iki peygamber dışında kendine secde edilen başka peygamber yok sanırım

    1. Rüku ayetlerinde rükunun bir hatadan sonra yapıldığını yazmıştım.
      Bu iddiamı sadece bir ayetle desteklemek isterim.diğer rüku ayetlerinde bu bağlamda bir şey göremedim.

      Sad 24.Ayet: Davud: Andolsun ki, senin koyununu kendi koyunlarına katmak istemekle sana haksızlıkta bulunmuştur. Doğrusu ortakçıların çoğu, birbirlerinin haklarına tecâvüz ederler. Yalnız iman edip de iyi işler yapanlar müstesna. Bunlar da ne kadar az! dedi. Davud, kendisini denediğimizi sandı ve Rabbinden mağfiret dileyerek rükuya kapandı, tevbe edip Allah´a yöneldi.

  6. Secde konusunda üç tahminim var.

    Çenede secde izi nedir

    1. Mecazen bir yöneticin önünde boyun bükersin ve böylece çenen boynuna yakınlaşır?

    2.bir temennide bulunan insan gayri ihtiyari şunu yapar.
    İki eli açık biçimde birbirine birleştirir.
    İşaret parmaklar burnuna,baş parmaklarbÇENESİNE değer

    3. Bir şey düşünürken gayri ihtiyari olarak çenemizi sıvazlarız.
    Bakınız,akıl hastanesindeki düşünen adam heykeli

  7. Ben vakitlerde namaz derken,

    Bunu bir ritüel olarak veya ayet okunması şart olarak yapılması ve hareketleri belli bir şekilsel ibadetten bahsetmiyorum

    Allah namazın şekilsel tarifini veya en azından bugün kılınan şeklini kuranda vermemiş

    Şahsen ben,bu boşluğu göz önünde bulundurarak,ona nasıl saygılı olabileceğim kendime mantıklı gelen şekliyle namaz kılarım.

    Namazda dua ederim,bunların büyük kısmını kuranda bana öğretilen şekilde yaparım.
    Çünkü istrdiğin şeyi hayır zannederken o şer olabilir.şer zannettiğinde hayırolabilir.
    En güzeli kuranda öğretilen şekliyle dua etmek.

    Selamlar.

  8. İbrahim 24.Ayet: Görmedin mi Allah nasıl bir misal getirdi: Güzel bir sözü, kökü (yerde) sabit, dalları gökte olan güzel bir ağaca (benzetti).

    İbrahim 25.Ayet: (O ağaç), Rabbinin izniyle her zaman yemişini verir. Öğüt alsınlar diye Allah insanlara misaller getirir.

    Köklerinin yere sabitlenmesi 1. Adım
    O ağacın güzel meyve vermesi 2. Adım

    Salat ve zekat kavramlarıyla ilişkili olduğunu düşünüyorum

    En doğrusunu allah bilir

  9. Sayın kuranincelemesi

    İbrahim 24,25 ayetleri bana incildeki bir bölümle ilişkili gibi geliyor.

    Mat.13: 3 İsa onlara benzetmelerle birçok şey anlattı. “Bakın” dedi, “Ekincinin biri tohum ekmeye çıktı.

    Mat.13: 4 Ektiği tohumlardan kimi yol kenarına düştü. Kuşlar gelip bunları yedi.

    Mat.13: 5 Kimi, toprağı az, kayalık yerlere düştü; toprak derin olmadığından hemen filizlendi.

    Mat.13: 6 Ne var ki, güneş doğunca kavruldular, kök salamadıkları için kuruyup gittiler.

    Mat.13: 7 Kimi, dikenler arasına düştü. Dikenler büyüdü, filizleri boğdu.

    Mat.13: 8 Kimi ise iyi toprağa düştü. Bazısı yüz, bazısı altmış, bazısı da otuz kat ürün verdi.

    Mat.13: 9 Kulağı olan işitsin!”

    Mat.13: 10 Öğrencileri gelip İsa’ya, “Halka neden benzetmelerle konuşuyorsun?” diye sordular.

    Mat.13: 11 İsa şöyle yanıtladı: “Göklerin Egemenliği’nin sırlarını bilme ayrıcalığı size verildi, ama onlara verilmedi.

    Mat.13: 12 Çünkü kimde varsa, ona daha çok verilecek, bolluğa kavuşturulacak. Ama kimde yoksa, elindeki de alınacak.

    Mat.13: 13 Onlara benzetmelerle konuşmamın nedeni budur. Çünkü, ‘Gördükleri halde görmezler, Duydukları halde duymaz ve anlamazlar.’

    Mat.13: 14 “Böylece Yeşaya’nın peygamberlik sözü onlar için gerçekleşmiş oldu: ‘Duyacak duyacak, ama hiç anlamayacaksınız, Bakacak bakacak, ama hiç görmeyeceksiniz!

    Mat.13: 15 Çünkü bu halkın yüreği duygusuzlaştı, Kulakları ağırlaştı. Gözlerini kapadılar. Öyle ki, gözleri görmesin, Kulakları duymasın, yürekleri anlamasın Ve bana dönmesinler. Dönselerdi, onları iyileştirirdim.’

    Mat.13: 16 “Ama ne mutlu size ki, gözleriniz görüyor, kulaklarınız işitiyor!

    Mat.13: 17 Size doğrusunu söyleyeyim, nice peygamberler, nice doğru kişiler sizin gördüklerinizi görmek istediler, ama göremediler. Sizin işittiklerinizi işitmek istediler, ama işitemediler.

    Mat.13: 18 “Şimdi ekinciyle ilgili benzetmeyi siz dinleyin.

    Mat.13: 19 Kim göksel egemenlikle ilgili sözü işitir de anlamazsa, kötü olan* gelir, onun yüreğine ekileni söker götürür. Yol kenarına ekilen tohum işte budur.

    Mat.13: 20-21 Kayalık yerlere ekilen ise işittiği sözü hemen sevinçle kabul eden, ama kök salamadığı için ancak bir süre dayanan kişidir. Böyle biri Tanrı sözünden ötürü sıkıntı ya da zulme uğrayınca hemen sendeleyip düşer.

    Mat.13: 22 Dikenler arasında ekilen de şudur: Sözü işitir, ama dünyasal kaygılar ve zenginliğin aldatıcılığı sözü boğar ve ürün vermesini engeller.

    Mat.13: 23 İyi toprağa ekilen tohum ise, sözü işitip anlayan birine benzer. Böylesi elbette ürün verir, kimi yüz, kimi altmış, kimi de otuz kat.”

    1. Allah ilm artırandır.Yazılarınız guzel.
      {Yolcu}Bu bahsettiğin incil matta 13 daki benzetme Fetih 29’ada benziyor.

      Fetih {29}.Muhammed, Allah’ın elçisidir. Ve onunla birlikte olanlar da kafirlere karşı zorlu, kendi aralarında ise merhametlidirler. Onları, rüku edenler, secde edenler olarak görürsün; onlar, Allah’tan bir fazl (lütuf ve ihsan) ve hoşnutluk arayıp-isterler. Belirtileri, secde izinden yüzlerindedir. İşte onların Tevrat’taki vasıfları budur: İncil’deki vasıfları ise: Sanki bir ekin; filizini çıkarmış, derken onu kuvvetlendirmiş, derken kalınlaşmış, sonra sapları üzerinde doğrulup-boy atmış (ki bu,) ekicilerin hoşuna gider. (Bu örnek,) Onunla kafirleri öfkelendirmek içindir. Allah, içlerinden iman edip salih amellerde bulunanlara bir mağfiret ve büyük bir ecir va’detmiştir.

  10. şahsen secde edilenin konumundan/niteliğinden değilde secde emrinin kimden geldiğinden baksak daha doğru olur diye düşünüyorum. hamd ile tesbih eden melekler Tanrı buyruk verdiğinde koşulsuz yerine getirmişlerdi. açıkcası -vahdeti vucüdcu olarak algılanmasın- melekler bu emri koşulsuz yerine getirerek aslında Tanrı’ya secde ettiler. Aynı şekilde Yusuf adalet doğruluk timsali olduğundan ve tabii olarak etrafına bunu emrettiği için ona secde edenler Tanrı’ya secde ettiler Yusuf’a tabi oldular-tekrar diyorum vahdeti vucütcu bir bahis açtığım düşünülmesin- anlamında kullanılmıştır diye düşünüyorum.

Latif için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


*