Kuran’da beşer kavramı – 2

Kuran’da beşer kavramı – 2

Konumuz Meryem Suresi’ndeki ilgili ayetlerin çözümlemesi değil. Bu sebeple diğer olası çeviri ve anlama hataları ile ilgilenmeden direk konumuza odaklanalım.

19:17 … ona Ruhumuzu gönderdik ve önünde düzgün bir BEŞER olarak biçimlendi.

19:20 Nasıl çocuğum olabilir benim hiç bir BEŞER temas etmedi ben fenâlık bilmem”

19:26 “Ye, iç. Gözün aydın olsun. EL-BEŞER’den birini görürsen…..

İlgili 3 ayetteki BEŞER kelimelerine dikkat ediniz. Tüm çevirilerde ve anlayışta bu beşer; bazı mealciler beşer, bazı mealciler insan yazsa da “erkek” olarak anlaşılmıştır.

Doğrudan erkek yazanlara örnekler:

Meryem, “Ben iffetsiz olmadığım ve bana bir erkek eli bile değmediği halde nasıl çocuğum olur?” dedi. ( Diyanet Kuran Yolu çevirisi)

Meryem dedi: “Benim nasıl oğlum olabilir ki şimdiye kadar bana erkek eli sürülmemişti. Orospuluk da etmiş değilim.” (İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu)

Meryem şaşkınlıkla, “Bana hiç erkek eli değmemişken, iffetsiz bir kadın da olmadığıma göre, nasıl çocuğum olabilir!” dedi. (Mahmut Kısa)

Meryem: ” Benim nasıl çocuğum olabilir? Bana bir erkek el sürmedi ki! Kötü bir kadın da değilim. ” (Mehmet Çakır)

Meryem; “Benim nasıl oğlum olur! Ben hiç bir erkek dokunmayan tertemiz biriyim! Üstelik iffetsiz biri değilim!” (Mehmet Çoban)

[Meryem:] “Bana daha hiçbir erkek dokunmamışken, nasıl bir oğlum olabilir? Üstelik ben iffetsiz bir kadın da değilim” dedi. (Muhammed Esed)

Öncelikle sorum şu, ayetler şöyle yazsa idi nasıl anlayacaktınız?

RİCAL YAZSAYDI:

19:17 … ona Ruhumuzu gönderdik ve önünde düzgün bir RİCAL  olarak biçimlendi.

19:20 Nasıl çocuğum olabilir benim hiç bir RİCAL temas etmedi ben fenâlık bilmem”

19:26 “Ye, iç. Gözün aydın olsun. RİCAL’den birini görürsen…..

 

19:17-18’e erkek diyeceklerdi, 19:26’ya kişi/adam diyeceklerdi.

ZEKER YAZSAYDI:

19:17 … ona Ruhumuzu gönderdik ve önünde düzgün bir ZEKER olarak biçimlendi.

19:20 Nasıl çocuğum olabilir benim hiç bir ZEKER temas etmedi ben fenâlık bilmem”

19:26 “Ye, iç. Gözün aydın olsun. ZEKER’den birini görürsen…..

3’üne de erkek diyeceklerdi.

Devam edelim.

MREA YAZSAYDI:

19:17 … ona Ruhumuzu gönderdik ve önünde düzgün bir MREA olarak biçimlendi.

19:20 Nasıl çocuğum olabilir benim hiç bir MREA temas etmedi ben fenâlık bilmem”

19:26 “Ye, iç. Gözün aydın olsun. MREA’den birini görürsen…..

19:17-18’e erkek, 19:26’ya kişi diyeceklerdi.

SADECE ERİL GRAMER KALIP KULLANILSAYDI

Son olarak orada hiçbir kelime yazmasa idi ama eril bir gramer kalıbı kullanılsa idi yine “erkek” olarak anlayacaklardı.

Bunları nasıl bu kadar emin olarak söyleyebiliyorum, çünkü bunu sürekli yapıyorlar.  Bizzat inceleyiniz bu kavramlar şöyle çevrilmiştir hep:

Nisa : Kadın – Rical Erkek/Adam/Kişi

Ünsa: Kadın/Dişi – Zeker : Erkek

İmraat: Kadın/Karısı -MRAE: Erkek, kişi

Örnek:

9:108 Orada (kastedilen mescitlerde)  öyle RİCALLER var ki arınmayı severler ve Allah, temizlenip arınanları sever.

Burayı hiçbir mealci “erkekler” dememiştir. Oysa TUTARLILIK gereği buraya da erkek demeleri lazım ancak o zaman kadınları saf dışı bırakmış olacağı için demiyorlar. Kişiler/erler/adamlar/kimseler vardır şeklinde çevirmişler.

Burada devreye “BAĞLAM” savunması giriyor. Güya tıpkı sözlüklerde olduğu gibi Kuran’da da bir kelimelin tercihli 3-5 anlamı var, bağlamdan anladıkları zaman hemen verdikleri anlamı değiştiriyorlar.

Peki incelediğimiz ayetlerde BEŞER’i neden erkek olarak anlıyorlar. Sebebi; BAĞLAM + DIŞ BİLGİ

Çünkü bu ayetleri böyle anlamak için arka plandaki hikaye çok net. Allah babasız doğum mucizesi için Cebrail’i Meryem’e gönderiyor; Cebrail ona bir erkek olarak gözüküyor, ona ruh üfürüyor, Meryem İsa’ya hamile kalıyor.

Kur’an bu anlatıyı desteklemek zorunda ya, bu sebeple burada neden BEŞER yazıyor diye sormak akıllarına bile gelmiyor. Sadece sözlüklere beşer= erkek anlamını da zaman içerisinde ekliyorlar.

Şunu diyecekleri işitir gibiyim.  Orada bu yukarıdaki anlatıyı destekleyecek pek çok şey var. Çocuk diyor, hamile kalmak diyor, beşikte konuşan İsa var, bütün bunlar varken beşer ne olacak tabi ki erkek olacak…

İşte

BAĞLAM + DIŞ BİLGİ kardeşliği burada da devrede.

Konumuz Meryem ayetlerinin çözümlemesi olmadığı için bun konulara girmiyorum.

Girdiğimde “BAĞLAM” dedikleri ayetlerdeki kelimelere de nasıl  DIŞ BİLGİ sayesinde farklı anlamlar verdiklerini göreceğiz.

Sizlere bol bol soru soruyorum çünkü;

-Ben de tüm yönleriyle konuyu kavramış değilim, emin olduklarım var ama lisana döktüğümde henüz kulağa eksik gelen yerler var bu sebeple iddiada bulunmaya müsait değil.

-Daha da önemlisi şu: Kur’an herkesin çalışarak kavrayacağı bir kitap. BEŞER dediğimde belki bunun Türkçe’ye tam kelime olarak çevirisi yok. Ancak BEŞER dediğimde konuyu çalışmış olanlar ortak bir lisanda buluşuyor. Birbirinin ne dediğini anlıyor. Örneğin henüz SALAT kelimesine tam bir Türkçe karşılık bulamadıksa da birlikte ve ayrı ayrı çalıştığımız arkadaşlarla artık SALAT dediğimizde kastı anlıyoruz; veya RİBA denildiğinde kastı anlıyoruz. Ortak bir lisan oluştu. Onun için BEŞER konusunu çalışmamış birisine “ben aslında Meryem ayetlerinden şöyle bir çıkarım yaptım” dersem anlaşılmayacak.

Buna şöyle daha net bir örnek vereyim.

Kuranı ilk defa okuyanlar, “kafir” kelimesini görünce bir hakaret, dışlama, ötekileştirme, yaftalama gibi anlarlar. Benden değil o halde kafir.

Oysa bu kavramı çalışmış olanlar bunun anlamının “örtmek” olduğunu bilirler. Ve artık BAĞLAM içerisinde “gerçeğin üzerine örtmek” olduğunu şıp diye anlarlar. Bir iki yerde Müslümanlar hatta Allah için “KFR” kökünden türeyen kelimeler kullanılmıştır ancak, burada yine ÖRTMEK kökü devrededir. BAĞLAM burada bir topu taca atma, uymadığı için sözlüklerden yeni kelime seçme çabası değildir, çünkü söz konusu ÖRTMEK’tir; bir kişinin ayıbını da örtebilirsiniz; bir gerçeğin üzerini de.

Kuranı çalışmayan birisi, sırf güvendiği birisi “kafir örtmek demektir” bilgisini kabullenirse bu eksik olur. Bizzat kendisi bu bilgiyi içselleştirmelidir.

Ben size tüm yazılarımda “kafir” örtmek olabilir lütfen gidin kendiniz bakın diyorum aslında. Size sadece işinizi kolaylaştıracak kendimce kesin gördüğüm delillerimi sunuyorum. Kendi ulaştığım cevapları size çokbilmiş bir edayla sunmuyorum.

Not:

Meryem ayetlerini çalışmak isteyenlere  ulaştığım ipuçlarını verebilirim.

kuranincelemesi@gmail.com

6 thoughts on “Kuran’da beşer kavramı – 2

  1. Merhabalar,
    Kafir örtmek demek ise 2:34 te iblis Allah’a karşı çıkıyor. Buna göre bilerek yalnız başına günah işleyen birisi kafir olur mu? Yoksa günahkar mı olur?

    1. Kafir “örtmek” demek. Günah ise kabaca, dengeyi bozan durum, sakınca demek. 2:34’te iblis yapması gereken “secde” den büyüklenme sebebi ile kaçınıyor ve örtücü oluyor. Burada “secde” önemli.

      Örneğin, bir kamu görevlisi diyelim, bir yolsuzluğa göz yumarsa, rapor tutmaktan kaçınırsa “örtücü” olur, o meseleyi örtmüş olur. Aynı kamu görevlisi 8:30 da gelmesi geren mesaiye zamanında gelmekten kaçınıp sürekli geç gelirse bir şey örtüyor mu? Örtmüyor. Ama sakıncalı bir durum (günah) yapmış oluyor. Yani burada iblisin örtücü olmasının sebebi “secde” konusu.

      Fikrim bu yönde. Kesin bir sonuç değildir.

    2. -Günahkarı Allah’a inanan ama zayıf düşüp hata yapan,kafiri ise Allah’ı reddeden olarak mı tanımlıyoruz?
      -Kafamızda günahkar olursak yırtarız ama kafir olursak yandık ,düşüncesi mi var?
      -Yalnız başına günah işleyen birisi kafir olmaz,günahkar olur, cevabını alırsak vicdanımız daha rahat mı günahkar oluruz?
      Sesli düşünüyorum.

      1. Sesli düşünemeye ek:

        Adam inşaatta malzemeden çalmış, deprem olmuş binası yıkılmış. Geri dönüşü var mı , yok! Adam ÖRTMÜŞ, hakikati ÖRTMÜŞ, çürük bina yapmış….

        Adam dandik tesisat malzemesi kullanmış, 3 senede tüm su boruları paslanmış. Ama binayı sağlam yapmış, bina depremde çökmemiş.

        Kuran kavramlarını içselleştirmek için, UZAK TANRI anlayışından kurtulmak gerek. Orada bir yerlerde, göklerde oturan bir tanrı, ölmeni bekliyor ki seni cennete veya cehenneme atsın. Kuran’da yok böyle bir tanrı. hayatın her anına içkin bir tanrı var Kuran’da. Kafirliğin de , günahkarlığın da karşılığını hemen görmeye başlıyorsun; peşin peşin…

      2. “Allah’a inanmak” diye bir konu yok. Allah’ın varlığı diye bir soru yok. Herkes onun var olduğunu bilir. Bunlar modern zamanların yanıltmacaları, boş sözleri.

        Soruyu soranın durdurmaya güç yetiremediği kötü alışkanlıkları veya etkisine sık girdiği kötülük etme dürtüsü var; İncil’de “demon” (cin) denen şey de bu zaten. Vicdanı rahatsız, bir avuntu arıyor. Nereden biliyorum? Çünkü bende de var.

        4:17 Allah’ın kabul edeceği pişmanlık, ancak, bilisizlik yüzünden kötülük yapan, sonra hemen pişmanlık gösterenler içindir…

        Demek ki sürdürülen, alışkanlık haline getirilen, etkisinden kurtulunamayan suçlar bağışlanmıyor. Kafada ayrı, elde ayrı olmaz, olmamalı. İncilcesini söylersek içinden (ateşten yaratılan) cinleri çıkarmayan ateşe girecek.

abcd için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


*