SALAT ve Abdest

SALAT ve Abdest

Kuran’da geçen “salat” kavramını araştırdığım yazılarıma devam ediyorum.

Sonuçları toplu olarak “salat inceleme tablosu“ndan takip edebilirsiniz.

Bu yazımın konusu Maide Suresi’nin 6. ayeti. Öncelikle araştırma konumda izlediğim yöntemi kısaca tekrar hatırlatayım. Ben araştırmamın bu aşamasında daha önce hiç bir geleneksel anlayıştan etkilenmemiş ve bunlardan haberi dahi olmayan birisinin gözüyle ayetlere bakmaya çalışıyorum. Bu gözle ayetlere bakan birisi “salat” kavramını gördüğünde ne düşünür, ne yapması gerektiği çıkarımına varır?

Bu aşamaya kadar edindiğim en kuvvetli delil “akimussalat” ifadesi oldu. Gelenekten etkilenmeden “ümmi” bir okuyuşla ayetleri okuyan birisi “akimu” ifadesinin “bir şeyi ayakta tutmak, doğrultmak” anlamına geldiğini Kuran’da görecek. “AkimuTevrat (Tevratı ayakta tut)” , “AkimuDin (dini ayakta tut)” “Akimuvecheke (yüzünü/benliğini ayakta tut)” gibi ifadeler de bu bulgusunu destekleyecek. Dolayısı ile Kuran ilk muhatabına “akimu es-salat” dediğinde bunu “salat’ı ayakta tut” olarak anlayacak. 

Bu vesile ile “salat” konusundaki mevcut görüşleri kısaca özetlersek:

1-Salat elbette her ayette “namaz” anlamına gelmez ama çoğu ayette namaz anlamına gelir. Nasıl kılınacağı ise detaylı olarak sünnet’te gösterilmiştir.

2-Salat elbette her ayette namaz anlamına gelmez, Namazın nasıl kılınacağını tüm detayı ile Kuran’da vardır. Hadis ve sünnet peygamberin ölümünden 300 sene sonra yazılmıştır. İçerisinde bir sürü çelişki vardır. Namaz zaten bilinen bir ibadetti, Kuran bu bilinen üzerine yapılması gerekenleri detaylı olarak  vermiştir.

3-Kuran’da “salat” ritüel/namaz değildir.

Maide Suresi 6. ayet, görüş 1 ve görüş 2 sahipleri tarafından sıklıkla “delil” olarak kullanılır. Onlara göre bu ayet “salat” kavramının “namaz” anlamına geldiğine dair bir delildir.

Yâ eyyuhâ-lleżîne âmenû iżâ kumtum ilâ-ssalâti faġsilû vucûhekum veeydiyekum ilâ-lmerâfiki vemsahû biruûsikum veerculekum ilâ-lka’beyn(i)(c)ve-in kuntum cunuben fettahherû(c) ve-in kuntum merdâ ev ‘alâ seferin ev câe ehadun minkum mine-lġâ-iti ev lâmestumu-nnisâe felem tecidû mâen feteyemmemû sa’îden tayyiben femsehû bivucûhikum veeydîkum minh(u)(c)mâ yurîdu(A)llâhu liyec’ale ‘aleykum min haracin velâkin yurîdu liyutahhirakum veliyutimme ni’metehu ‘aleykum le’allekum teşkurûn(e)

Ey iman edenler, namaza kalktığınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın, başlarınızı meshedin ve her iki topuğa kadar ayaklarınızı da (yıkayın.) Eğer cünüpseniz temizlenin (gusül edin); eğer hasta veya yolculukta iseniz ya da biriniz ayak yolundan (hacet yerinden) gelmişse yahut kadınlara dokunmuşsanız da su bulamamışsanız, bu durumda, temiz bir toprakla teyemmüm edin (hafifçe) yüzlerinize ve ellerinize ondan sürün. Allah size güçlük çıkarmak istemez, ama sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak ister. Umulur ki şükredersiniz.

Bu yazıda görüş 1 ile fazla ilgilenmeyeceğim. Çünkü o ayrı bir alan. Fakat kısaca bir noktaya değinmek istiyorum:

Ayette “eğer cünüp iseniz tam temizlenin” diye bir ifade var. Burada kavramlara geleneğin sonradan verdiği anlamı Kuran’a yükleme hatası baş gösteriyor. Cünup, Kuran’da “uzak” anlamında kullanılıyor. Cinsel ilişkiden sonra “cenabet” olma anlamında değil.

Doktor ameliyata girecek ekibine “ameliyata girmeden tam temizlenin” derse, oradakiler bundan ne anlar? Gidip duş mu alırlar veya ayaklarını mı yıkarlar yoksa ameliyat için gerekli olan tüm hijyen kurallarına mı dikkat ederler?

Doktor kalp ameliyatı yapacağı hasta için “göğüs bölgesini tam temizleyin” derse, ekip hastanın göğüs bölgesini yıkar mı, yoksa kıllardan arındırıp tentürdiyotla dezenfekte mi eder?

Çiğköfte yapacak birisine “tam temizlen” denildiğinde bu gidip ayaklarını yıkaması isteği midir, yoksa tırnaklarını kesmesi, ellerini tam dezenfekte etmesi midir?

Örnekleri çoğaltmak mümkün. Ama eğer gözümüzde canlandırmayı başarırsak, başta Resulullah olmak üzere ayetin ilk muhataplarına “tam temizlenin” denildiğinde bunu elbette anlamış olmaları gerek. Oysa görüş 1’e göre durum ne? Ayet yetersiz. Bu yüzden “bu ayetin cinsel ilişki için olduğu bilgisi peygambere ek bilgi olarak verildi, 3 kere ağza su, 3 kere burna su, sonra kuru yer kalmayacak kadar bedeni ovuşturarak yıkama” bilgisi peygambere ekstradan verildi. Dolayısı ile Kitab’ın hiç bir fonksiyonu yok! Ek bilgi olmadan ve bu ek bilgi binlerce alimin süzgecinden geçip, bin bir tartışmaya tabi tutulmadan günümüze gelemez. Dişinin arasında kalıntı varsa ne olacak, elinde boya kalıntısı varsa ne olacak, dolgusu olanın gusülü kabul olur mu gibi BİNLERCE SORU alimlerimiz tarafından bu sayede cevaplanmış!

Oysa, yalın düşünmeyi ve Kitab’a güvenmeyi bilenler için durum basit. Allah “uzak iseniz tam temizlenin” diyor. Yaşadığımız gündelik hayatta kavramları bu kadar zorlamazken, iş Kuran olunca akla hayale gelmedik sorunlar üretiyoruz; ilginç!

Dolayısı ile “ek bilgi yani rivayet/hadis/sünnet” olamadan bu Kitap eksik” diyenleri sırf üst paragraftaki akıl yürütme bile vazgeçirmeye yeterli olmalı. Ama maalesef olmuyor. Onlara göre Allah Kitabına “tam temizlenin” yazdı ama onun arkasındaki tonlarca bilgiyi “gizliden” verdi.

Bunun üzerinde bu yüzden çok durmayı gerekli görmüyorum.

Gelelim ayetin görüş 2 için delil olmasına. Çünkü onlara göre bu ayette “abdest” var. Abdest var ise muhakkak “namaz” olmalı. Yoksa neden abdest alınsın?

Peki, şöyle olsaydı durum değişir miydi?

“Zekat vermeden önce abdest al”

“Kuran okumadan önce abdest al”

“Oruca başlarken önce abdest al”

“Tefekkür edeceksen önce abdest al”

Gördüğünüz gibi hiç birisinde durum değişmiyor. Arada bir sebep sonuç ilişkisi yok. Sadece öyle kabullendiğimiz için bizde “abdest diyorsa muhakkak namazdır o” algısı mevcut.

Başka bir ifade ile anlatmayı deneyeyim:

Araba kullanmadan önce ellerini yıka!

Ameliyattan önce ellerini yıka!

Kitap okumadan önce ellerini yıka!

Yemek yemeden önce ellerini yıka!

Spor yapmadan önce ellerini yıka!

Yukarıdaki cümleleri okuyan yetişmiş bir beyin, hemen sebep-sonuç ilişkisi açısından düşünür ve mesela “neden kitap okumadan önce ellerimi yıkayayım” diye sorar. Oysa yemek yemeden önce ellerini yıka cümlesine itiraz etmez.

Yaşadığımız hayatta bu şekilde sebep-sonuç ilişkisini kurarken, Kuran’a göre “inşa-Allah” deme buyruğunu hiç “sebep-sonuç ilişkisini gözet” anlamında anlamayı aklımıza bile getirmediğimiz için “salat” ile “abdest”in ilişkisini sorgulamak aklımıza gelmez.

Salat için Allah neden “yıkayın….” diyor? Cemaatle namazda mantıklı bir gerekçe bulabiliriz. Topluluk içerisinde temiz olmak gerekir. Fakat tek başına namaz kılarken gerekli mi? “Namaza zihni bir  hazırlık, bu sadece sembolik bir eylem” gibi açıklamalar kişisel olmaktan öteye gidemiyor.

Dolayısı ile , bu ayette “abdest” diye veya Arapça “wudu” diye tabir edilen eylemin bulunması, bu ayette geçen salat’ın namaz olacağına dair en ufak bir delil vermiyor.

Bu yazıda amacım, Maide 6’yı bütünü ile anlamaya çalışmak değil. Ben şimdilik konuya sadece “ümmi” bir bakış açısı ile ( Kuran’da peygamberin ümmi olduğunun vurgulanmasının bir nedeni olmalı) “salat” kavramını gördüğümde aklıma neler gelebilir; bunu araştırıyorum. Dolayısı ile “salat inceleme tablosuna” bu ayeti de “namaz anlamı çıkmadı” olarak işaretleyeceğim.

Ama kısaca ayetin bazı ifadelerini de incelemeden geçemeyeceğim. Bu kısım tamamlanmamış çalışma notudur. Dikkate almayabilirsiniz; ama yazmasam olmayacaktı…

Ayetin başında geçen “iżâ kumtum ilâ-ssalâti (salat için kalktığınız zaman) ifadesi “otururken/yatarken namaz kılma eyleminde girişme” olarak algılanıyor. Oysa buradaki kalkmak (KVM filli) “akimussalat” ifadesinde gördüğümüz KVM kökünün form I hali. “akimussalat” “KALDIR” demekti; bir şeyi ayağa kaldırmak. Kumtum ise kalkmak demek.

Yani SALAT’a KALKMAK, bir şeyi ayağa kaldırmak için girişmek olmalı.
(qam) KVM fiili ile salat eyleminin sıkı bir bağı var.

4:142

Onlar (münafıklar)  salat için kalktıklarında (gamü)  üşene üşene kalkar. Çünkü insanlara gösteriş yaparlar ve ALLAH’ı pek az anarlar.

Münafıklar “salatı ayakta tutan” değil “salat için kalkan” olarak vurgulanıyor. Burada yattığı yerden kalkmak kastedilmediği açık. “Salatı ayakta tutmak” (akimussalat) bir hedef. Oysa salat için kalkmak (gamü) münafıklar için de mümkün. (Bknz. Enfal Suresi 35- Onların el-beyt yanındaki salatları hile ve men etmekten başka bir şey değil)

Ben bu ayet ile Maide 6’nın sıkı ilişkisi olduğunu düşünüyorum.

… faġsilû vucûhekum veeydiyekum ilâ-lmerâfiki…(yıkayın yüzlerinizi ve ellerinizi dirseklere kadar)

.. feteyemmemû sa’îden tayyiben femsehû bivucûhikum veeydîkum…. (teyemmüm edin temiz bir yüzeyle yüzlerinizi ve ellerinizi)

Ayette geleneğin abdest ve teyemmüm olarak andığı eylemlerde ÖNCE yüz’ün yıkanmasının vurgulandığına dikkat edin. Neden? Eğer sonraki ifadede “eli yıkmak” geçmese idi, “yüz yıkamak için elleri yıkamak gerektiğini herkes bilir demesine gerek yok” diyebilirdik. Ama sonraki ifadede özellikle “elleri dirseklere kadar yıka” ifadesi var. Demek ki ÖNCE yüzü yıkamak bilhassa vurgulanmış. Zaten bu konu fark edilmiş olacak ki Kuran’da yazan ifadeler gelenekte “abdestin farzları” diye sınıflandırılmış. En önce elleri bileklere kadar yıkamak ise sünnette varmış! Yani ana bilgi Kuranda yazıyormuş ek bilgi ise Kuran’da yokmuş.

“Eline-beline-diline hakim ol!” deyimini Türkçe’de herkes bilir. Peki bu deyim “elini-belini-dilini temizle” olarak yerleşmiş olsa idi? Ve bunu birisi bir başka dile çevirirken, bu deyimin “bedensel temizlik” olarak anlamlandırılması gerektiği yorumuna varsa idi. Hatta yetinmeyip, yani tarifi yetersiz bulup, elin, belin ve dilin nasıl temizleneceğine ilişkin detaylar eklese idi? Asıl anlamdan söz etmemiz mümkün olabilir miydi?

Peki ya bu ayette baştan sona bedeni temizlikten bahsetmiyor ama başka bir şeyden bahsediyorsa?

38:41 Kulumuz Eyyub’u an: “Rabbim, şeytan bana bitkinlik ve acı dokundurdu,” diye Rabbine seslenmişti.

38:42: “Ayağını ( RCL) yere vur. İşte yıkanacak (ĞSL) ve içilecek soğuk bir kaynak.”

38:43 Katımızdan bir rahmet ve akıl sahiplerine bir öğüt olarak ona ailesini, onlarla birlikte bir o kadarını daha verdik.

38:44 ‘Ve eline (YDY) bir deste (sap) al, böylece onunla vur ve andını bozma.’ Gerçekten, Biz onu sabredici bulduk. O, ne güzel kuldu. Çünkü o, (daima Allah’a) yönelip-dönen biriydi.

Yukarıdaki ayet dikkat çekici. Biz ayetleri “geçmişlerin masalları” gibi okuduğumuz için anlamıyoruz. Darlanan, sıkışan ve rabbine seslenen Eyüb’e “soğuk su ile duş mu önerilmiş?!” üzgünüm ama koskoca İslam tarihi bunu böyle anlayıp geçiyor. Orada ne deniliyor, kimsenin ilgi alanında değil. Maide 6’da da geçen RCL, ĞSL, YDY kelimeleri dikkatinizi çekmiyor mu? Eyüp peygambere bir yol, yöntem, strateji veriliyor. Kuran bunu kendi inşa ettiği kelimelerle bize anlatıyor. Söz konusu eylem yine “salat”… Kelimeler yine aynı, ĞSL( temizlemek) RCL ( ayak) YDY (el) …

“Kuran okumadan önce abdest almaya gerek yok!” diyenler “ona yalnızca temizler dokunur” ayetinde fiziksel temizlenmenin kastedilmediğini kabul ediyor. Fakat namaz ile abdestin ilişkisini kurmuyor. Ya bu ayette “Kurana dokunacak temizliğe ulaşma” aşamaları anlatılıyorsa? Salat ile “yıkama/temizleme”nin ilişkisi buysa? Örneğin “VECH/ benliğini temizle” diyorsa?

Elini yıkama demeden direk VECH ( yüz/benlik) ‘ini yıka diye başlayan ifadelerde eğer durum bu ise, başına “eller bileklere kadar yıkanır bu sünnettir” diyenlerin imza attığı korkunç ve kabul edilemez hatayı varın siz düşünün!

Başka bir SALAT yazısında görüşmek üzere….

7 thoughts on “SALAT ve Abdest

  1. bu açıdan bakınca kadınlara dokunmak ifadesinin de yalnızca cinsel birleşmeyi değil de genel olarak şehvet duygularının etkisinde olma durumunu kastettiğini düşünüyorum

  2. Bakın yaptığınız şuna benziyor : ” Ameliyata girmeden temizlenin” diyen doktor aslında ne diyor? “Ameliyat” demek sözlükte işler faaliyetler demek, ” Temiz” kelimesi nin sözlük anlamlarından biri de “kusurlu olmayan”…Şimdi doktor bize diyor ki aslında ; her işinizde faaliyetinizde mükemmeli yakalamaya çalışın kusurlarınızdan arının… demekki sözün indiği bağlamından koparırsak güzel de gözükse maksadindan uzak anlamalara kayabiliyoruz…

  3. İddianızda bir şeyi kaçırıyorsunuz: Maksadı nereden biliyoruz? 300 yıl sonra kulaktan kulağa gelen kitaplardan mı? Peki bu kitap neden hep “ataları körü körüne izlemeyi” eleştiri durur? Kitap diyor ki “bende çelişki yok, şüphe yok,….

    YAZIDAKİ onlARCA noktyı cevapsız bırakıp sırf “doğru olduğuna inandığınız ve tamamen kitap dışı bir kaynaktan edindiğiniz bilgiyi” kitaba yedirebilmek için yıldırımın parlayıp önünüzü aydınlatıverdiği o kısacık an’da “buldum” diyerek bir iki cümle cevap yazıvermişsiniz.

  4. öncelikle düşüncelerinizi paylaştığınız için teşekkürler.
    yalnız benim kafam iyice karıştı. karışıklıkları şöylece izah edeyim:

    1) Oysa, yalın düşünmeyi ve Kitab’a güvenmeyi bilenler için durum basit. Allah “uzak iseniz tam temizlenin” diyor. uzak iseniz tam temizlenin tam olarak ne demek acaba? bir de kadınlara dokunduğunuzda derken? bu salatı sadece erkeklerin mi yapması gerekiyor? kadınlara da abdest alın demiyor mu ? yani olay bir cinsle mi ilgili? kadınlar bu hükmü resmen boşuna mı üzerlerine almışlar ?

    2) salat(namaz) deyince abdest akla geliyor çünkü ikisi birlikte zikrediliyor. namaz denince örtünme de akla geliyor. normalde örtülü olmayan birisi namaz kılacağı zaman iyice örtünüyor. bu neden gerekli bilmiyorum ve merak ediyorum. kuran okumak denince de abdest ve örtünme akla geliyor. ancak oruç denince gelmiyor çünkü günün 18 saati kesintisiz abdestli durmak sürdürülebilir değil ancak oruç için de gusül isteniyor ya da guslü bozan şeyler orucu da bozuyor deniyor. neye göre onu bilmiyorum.

    3)“Kuran okumadan önce abdest almaya gerek yok!” diyenler “ona yalnızca temizler dokunur” ayetinde fiziksel temizlenmenin kastedilmediğini kabul ediyor. Fakat namaz ile abdestin ilişkisini kurmuyor. Ya bu ayette “Kurana dokunacak temizliğe ulaşma” aşamaları anlatılıyorsa? Salat ile “yıkama/temizleme”nin ilişkisi buysa? Örneğin “VECH/ benliğini temizle” diyorsa?
    şimdi burada da fiziksel temizlik daha mümkün görünüyor -gerçi neden kurana dokunmak için abdest almamız yani elleri yüzü ve ayakları yıkamak gereksin onu anlayamıyorum- çünkü kuran olmadan benliğimizi temizlememiz mümkün görünmüyor. benlik temizlenmedikçe kurana dokunamıyorsak kurana nasıl dokunacağız. kurana dokunma konusunda böyle bir kısıtlama getirilirse hiçbirimiz kurana dokunamayız gibi geldi bana. zihni temizlemek belki daha yapılabilir duruyor.
    4 )sizin gibi bu işe itiraz eden başka kimseler var mı ? onların da görüşlerini merak ediyorum. yani salat ve abdest ile ilgili sizinle aynı veya yakın görüşlerde olan var mı? ya da henüz benim bilmediğim ve gelenek gibi sürdürülen hatalarla ilgili… bunu neden soruyorum Arapçaya gramerine dilbilgisine deyimlerine vs. hakim insanlar buna karşı çıkmadan öylece oturuyorlar mı? neden? yüzyıllardır yapılagelen böyle temel hatalara alim diye tanıdığımız herkes nasıl sessiz kalır? o zaman hiç kimseye güvenemeyiz.
    her birimiz tek tek Arap dili ve edebiyatı uzmanı nasıl olacağız? bu çok zor değil mi? ne kadar çalışacağız ki doğuştan Arap diline hakim insanlar kadar Arapçaya hakim olup çevirilerdeki hataları bulacağız veya onu boş verin kuranı tam ve doğru anlayacağız?

    gerçekten çok kafam karıştı… cehaletimi mazur görün lütfen

  5. …doğuştan Arap diline hakim insanlar kadar Arapçaya hakim olup…. demişsiniz. Bu sitede bir yerlerde yazmıştım; doğuştan Arapça bilenler eğer Kuran çalışmıyorlarsa onlar da anlamıyorlar. Atalardan gelen yorumları tekrar edip duruyorlar.

    Arapçayı hiç bilmeyenlerin sadece çevirilerden samimi olarak okuyarak tespit ettikleri önemli. Siz doru sorarak okumaktan çekinmeyin, kafanız karışsın ; iyidir.

    Benim gibi düşünen çok insan var ama maalesef yazmıyorlar. Yazanlardan bildiğim bu site var:

    https://gerceginkitabi.com/2020/05/08/salat-1-ayetler/

  6. Merhabalar bende arapça öğrenmeye çalışıyorum.
    38:42 hakkında türkçe üzerinden bişi düşündüm.
    Aslında soğuk duş önerilmiş’te olabilir. Soğuk suyun şok etkisi vardır. Bitkinliği giderir. Ama içmek ne işe yarayacak çözemedim. Belkide içince de içeriden şok olucak.

  7. “Bişi” denmez. “türkçe” şeklinde yazılmaz, büyük T kullanılır. Olucak denmez. “bende” derken de ayrı yazılır. “arapça” büyük A ile yazılır. “belkide” yazarken “de” ayrı yazılır. “önerilmiş’te” şeklinde yazılmaz; “önerilmiş de”

    Önce Türk Dil Bilgisi öğrenmenizi tavsiye edeceğim. Zira kendi dilinizi iyi bilmez ve kullanamazsanız, başka dilleri anlamak noktasında çok zorluk çekersiniz.

    Konunun duşla, yıkanmayla, bir şey içmekle alakası yok.

    “Gerçekten de şeytan beni yordu ve bana dert ve işkence çektirdi.” duasının karşılığı “git soğuk duş al, bir şeyler iç ferahla” olabilir mi?

kuranincelemesi için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


*